SİZ BU YAYLALARI YAYLAYAMAZSINIZ

Yukarıda görmüş olduğunuz görsel Çaykara-Şahinkaya Köyü-Kuşmer Yaylası‘nda belki bugüne kadar anlattığım, anlatmaya çalıştığım ve anlatmaya çalışacağım her şeyin en güzel özeti aslında. Müsaadenizle yazıma bu fotoğrafı çeken güzel kardeşim Mustafa Ataman‘ı kutlayarak başlamak istiyorum. Sayesinde her şey biraz daha kolay olacak sanırım.

Şimdilerde yüreği yanmış, bir çoğu ruh sağlığı noktasında hasara uğramış, geleceğin asi ruhları, 9kusurlu deyişiyle adalet bekçileri.

Farklı, onların dünyaları.

Yaz mevsiminin gelmesi tatili değil, daha çok çalışmak zorunda olmayı temsil ediyor onlar için.

Sabah ezanıyla uyanmayı, ineklerin peşinden gitmeyi, belki yoldaki çukurları kapatarak saatte bir geçen arabadan harçlık koparabilmeyi…

Sabahtan akşama kadar atarileriyle bilgisayarlarıyla oynamıyorlar.
Kazmışlar 3-5 kuyu. Abilerinden belki amcalarından kalan bilyelerle zehir oynuyorlar.
Fifa-Pes bilmezler ama Çormaluk’ta günde 90’ar dakikadan 3 maçı çıkarırlar en az.

Terlemezler pek yazın. Ama sahip oldukları tüm kıyafetler kat kat üstlerindedir.

Soğuktur çünkü. Algida ile pek araları yok ama Ağustos ayında közde patatesi reddettikleri görülmedi hiç.

Ayaklarını sarıp, topa hakim olmalarını sağlayacak krampon üretilmedi henüz. Gara lastik gibi bütünleşemiyorlar hiç biriyle.

Sahilde ateş yakıp Akdeniz akşamları çalmayı pek bilmezler. Ama yatsıdan sonra yaylanın meydanında toplanıp, hurda kamyonların lastiklerini yakıp, horonun en kralını vururlar beraber. Kız tavlama şansları yok, ısınmak için yaparlar bunu. Hele bir de aylardan Temmuz ise.

Bu çocukların bir aşkı var. Bordo Mavi çizgileri olan formalar. O formayı sahada giyenlerden birisi olmak ile göz gözü görmezken dağlarda sisin içinde oturup Trabzonspor kazansın diye bildiği bütün duaları okuyan çocuk olmak arasında hiç bir fark yok. Görevin küçüğü büyüğü olmaz, herkes kutsallığın farkında.

Bu çocuklar aralarında iddiaya girerler bazen. 30 dakikada karşıdaki tepedeki taşlara varabilir misin diye. Her zaman çıkar bir fedai. Koşar,koşar,koşar. Vardığında tek yaptığı eylem ellerini iki yana açıp “bordo” diye bağırmak olur. Karşıdan “mavi” sesini duyduğunda unutur kazandığı bahisi.

Bu çocuklar alışıktır kaybetmeye. Kaybetmekten utanmazlar. Esas olan tek şey vardır onlar için. Savaşmak.

Bazen yaşamak için savaşırlar, bazen daha iyi olmak için, bazen sadece eğlenebilmek için. Adalet ile alakalıdır tek sıkıntıları.En çok da onun için savaşırlar. Ve adaletsizlik için isyan edemeyecekleri, karşılarında dik duramayacakları hiç bir şey yoktur.

İşte bu çocuklar aynı kendilerinden önceki jenerasyon gibi haklarının gözlerinin önünde çalınışına şahit oluyorlar.

Bu çocuklar bir yaylada mahsur değiller. Bazısı Bayburt’ta bir köy kahvesinde çay dağıtıyor, bazısı Erzurum’da babasının arabasını kaçırıyor taksici olabilmek için, bazısı Mardin’de çobanlık yapıyor,Kordon’da gevrek yiyor bazıları.

Her yerdeler.
Büyüyorlar her geçen gün.
Buluşuyorlar,tanışıyorlar,artıyorlar.

Bu çocukların ne yaparsanız yapın değiştiremeyeceğiniz bir dünyası var.

Her bordo diyene mavi diyecek bu çocuklar.
Siz çaldıkça onlar daha çok sevecekler.
Küstüremeyeceksiniz.

Yeminleri var onların.

Kahraman gara lastik, çivili süper kramponu yenecek.
Durduramayacaksınız.
Şahit olacaksınız.
Kötülüklerinize devam edeceksiniz.
Bazen kazanacaksınız ama asla haklı olamayacaksınız.

Gün gelecek.
Oyun bitecek.
Ve o gün gerçekten haklı olan kazanacak.

Bordo diye bağırırken sisli yaylalar,
Mavi diye inleyecek buz gibi soğuk sular.

4 comments
  1. Bu yazıyı yazan arkadaşım, sana sesleniyorum. Bu yazıyı yazarkenki duygularını çok merak ediyorum. nasıl bir ruh haliyle böyle güzel bir yazı yazılır acaba. Haksızlığa isyan hiç bu kadar güzel ifade edilmemiştir. Eline sağlık.

  2. Yüreğine sağlık Anıl… Geleneksel medyaya isyan ettirenlerdensin.. 🙂 Umarım bir gün çok geniş kitlelere hitap edebileceğin mecralarda var olursun. Biraz daha fazlasını hayal edersem; umarım bir gün senin gibiler olur rating yapan. Emrah dışında tertemiz bir yazı :)))

    • o kısımdan ben de hayli pişmanım 🙂 geniş kitlelere hitap edebilecek bir durumumuz yok. okumasını istediğim kafadaki adamlar okuyor, bana hayli hayli yetiyor 🙂

Bir Yorum Yazın