Trabzon Kime Küçük Geliyor?

Yılların geyiğidir; Trabzon Trabzonspor’a yetmiyor, şehir sahip olduğunun kıymetini bilmiyor, şehre iyi futbolcular gelmiyor vs.
Bu eleştirilere kısmen katılsam da Trabzon’u sadece Trabzonspor’dan ibaret olarak görmek Trabzon’dan ziyade TS’ye ve kazandığı başarılara ihanet olur.
Burada Trabzon’un geçmişini anlatacak değilim, zaten o konuya ne kadar vakıf olduğum da tartışılır, yalnız sadece Ksenephon’un anılarında Trabzon’u okumak bile şehrin nasıl bir tarihi geçmişe sahip olduğu hakkında fikir verebilir. Trabzon Anadolu’da kurulan 3 İmparatorluktan birinin Başkentiydi. Yine aynı Trabzon, İpek Yolu’nun denize kavuşma noktasında konuşlanmış olması nedeniyle Bin Yıllardır önemli bir geçiş noktasıdır. Bütün bunları bir kenara bırakın, mesele sadece şehir olsa İzmir, Adana, Ankara gibi şehirlerin 100 yıllık takımları nasıl olur da yıllardır 2.ligde sürünür? Mesele sadece şehir olsa, Monaco neden küme düşer? Mallorca neden zirveye oynayamaz? Rubin Kazan nasıl şampiyon olur? Trabzonspor’u İstanbul’a taşıyalım gibi zihn-i sinir fikirlere sahip olanlar için örnek bol ama Aydın Havası yapalım biz.
Peşrevi kısa tutamama gibi bir rahatsızlığım var. Konuya döneyim ve baştan da söyleyeyim çocukluk yıllarımı Trabzon’da geçirmeme rağmen kendimi asla Trabzonlu gibi göremedim. Hele de yetişkinlik dönemimden sonra şehre bir türlü ısınamadım. Yani Trabzon’da yaşayan bir gurbetçinin şehri beğenmemesi veya daha doğru ifadeyle şehrin güzelliklerinin abartıldığını düşünmesi beni şaşırtmıyor. Yine de bunlar bile şu sonradan görme topçuların veya onların boya küpü eşlerinin Trabzon’u beğenmeme görgüsüzlüğünü anlamama yeterli olmuyor.
Bir insan yaşadığı şehri sever veya sevmez bu başka bir şey. Ben İstanbul’dan nefret ediyorum mesela. Gittiğim an dönüş yolu için dakika sayıyorum, ama varoşlardan çıkmış bir adamın senede 2-3 trilyon kazandığı bir şehri, sırf sosyal imkanları olmadığı için beğenmemesini anlayamıyorum. Şehri beğenmeyen adam Monte Carlo Prensi olsa anlarım, zira insan her daim alıştığı yaşam standardını arar ama insan geldiği yeri nasıl bu kadar çabuk unutur anlamak mümkün değil. Hele de sırf top tepeceği için, yılda 3 trilyon kazanacak olan bir adamın gönüllü imzaladığı sözleşmenin şartlarına uymak yerine, geldiği ilk sene “Şehre uyum sağlayamama” gibi bir mazeret kullanmasını nasıl izah edebilirsiniz? Üstelik bu mazeret taraftarlar arasında da kabul görmüş durumda. Adam yabancı olsa, kültür şoku diyebiliriz belki ama 500 km.de kültür şoku yaşayan adama sormazlar mı “Kardeşim sen hiç mi harita görmedin, Trabzon deplasmanına 10 kez gittin, şehir aynı şehirdi şimdi sana ne oldu” diye?
Bu saçma mazeret özellikle son yıllarda iyice dillendirilmeye başladı. Selçuk, Engin, kısmen Ceyhun, Umut ve Burak’a şehir dar gel(miş)… Bu oyuncular bir şekilde gitmek istediler ve gittiler. Bu ayrılıklar, geride kalıp aynı mazerete sığınacaklar için de iyi bir liman oldu. Okuduklarımız doğruysa şimdi aynı limana Barış Özbek ve Volkan Şen yanaşmaya başladı. Bu adamlar Trabzon’a gelmeden önce şehirden ne bekliyorlardı gerçekten çok merak ediyorum. Bursalı Volkan Trabzon’u beğenmiyorsa, Kariyerinde West Ham-R.Madrid gibi takımlar olan Fransız Faubert herhalde silah zoruyla Elazığ’da top oynuyordur!
Schalke yönetimi, takıma transfer ettiği oyuncuları önce şehrin simgesi olan kömür madenine sokup, maçları izlemeye gelen taraftarların parayı nasıl kazandığını gösteriyor. Hani insanın biraz vicdanı olsa, biraz empati yapsa, bu insanlar bu şartlarda para kazanırken ben nasıl top teperek bu kadar para kazanıyorum ve bunu hak etmek için ne yapmalıyım diye kendine sorar…
Bu empatiden ve iş ahlakından yoksun, televole kültürüyle büyümüş, gözünü her kapadığında İstanbul rüyası gören yeni nesil topçulardan benim sıktım sıyrıldı. Bu modelden kurtulmak için çok basit bir çözüm var, “Altyapıya önem vermek”. Altyapıda sadece futbol eğitimi değil aynı zamanda oyunculara temsil ettikleri ve edecekleri değerlerle ilgili de yükleme yapılmalı. Bu altyapı meselesi zaten ne zaman bir futbol muhabbeti olsa dile gelir ama özellikle bir Trabzonsporlular altyapıdan çıkan oyunculara sövmek için sıra bekleriz.
Tanıdığım en donanımlı TS’lilerden biri olan İsmet. S. Ülker’in bu konudaki harika tesptini bir kez daha paylaşayım. “Trabzon’da her çocuk futbol oynar ve hemen hepsi gece yatarken kendisini TS formasıyla hayal eder. Bu hayaller gerçekleşmeyip acı hayatla yüzleştiğinde hayallerini elinden aldığını düşündüğü, ve-veya torpilli olduğu için A takıma çıktığına inandığı altyapıdan gelen topçulardan intikamını tribünde alır”. Ben kendimi bildim bileli bizim takımda “Şaban” muamelesi gören oyuncular altyapıdan yetişmiştir, Lemi,Hüseyin, Hasan, Tayfun şimdi de Mustafa. Altyapıdan gelen oyunculara tahammülsüzlükle ilgili en iyi örnek herhalde Barış Memiş’tir. 1 senedir hiçbir şey yapmadığı ve kamyon yükü paraya mal olduğu halde Volkan Şen her nedense hiç eleştirilmiyor, oysa Volkan’la aynı mevkide oynayan Barış topu her ayağına aldığında tribünler homurdanmaya başlıyordu. Bence yetenek olarak kıyaslanamazlar bile ama Barış Trabzonlu olması nedeniyle yangında ilk kırılacak listesinin tepesinde yer aldı her zaman…

Aynı şeyi Şenol Hoca da söylemedi mi? “Trabzonlu oyuncu istiyorsunuz ama takımda en ağır eleştirileri Mustafa ve ben alıyorum “ diyeli henüz 1 ay oldu. Bu şehir ve bu takım, sonradan görme oyuncuların veya Trabzon’u İstanbul öncesi durak olarak kullanmaya çalışan şark kurnazlarına muhtaç değil. Trabzonspor’un muhtaç olduğu oyuncu profili İstanbul’a gitmek isteyen değil, İskender gibi, Ünal gibi İstanbul’a karşı savaşmayı tercih eden adamlardır. Bu tip özel oyuncular da maalesef Türk futboluna nadiren geliyor. Oyuncuları sadece yeteneğine bakıp transfer etmek bu tip sonuçlar doğuruyor maalesef. Bu da başka bir konu. bu değerleri yetiştirmek elimizdeyken eline geçen ilk fırsatta şehri terk edecek budalalara fırsat vermek neden?

“Trabzon şehir olarak Trabzonspor’a küçük geliyor, Trabzon’a yıldız oyuncu gelmiyor” lafları benim nazarımda futbolla zerre alakası olmayan düz adamların beyanıdır. TS zaten yıldız oyuncu almamalı, yıldız üretmeli. Lyon’un bütçesi bizden kötü mü? Porto’nun? Dortmund’un? Onlar hemen her sene sattıkları oyunculardan deve yüküyle para kaldırdıkları halde neden yıldız transferi yapmıyor ? Ö.Sümer’e atfedilen şu mealde bir söz var, ne derece doğrudur bilmiyorum; “Büyük olmak için büyüklerle sevişmeyeceksin, onlarla savaşacaksın” Bunu yapmak için de onlarla aynı yolu izlememek gerekiyor tabiatıyla. Trabzonspor özellikle son 15 yılda İstanbul’un hatalarını tekrarlayarak büyümeye çalıştı. Halen daha da aynı yerde sayıyoruz. Bizim yerli ya da yabancı isim yapmış oyunculara ihtiyacımız yok. Bizim meydan okuyacak, Jordan’ın kendini anlatırken tarif ettiği; ”En iyilerle değil, en iyilere karşı oynayıp onları yenip şampiyon olmak istiyorum” hırslı ve oyunun hakkını verecek adamlara ihtiyacımız var. İnanın bu adamlar o kadar uzakta değil. Yanıbaşımızdalar, marifet onları bulmakta.

 

Şampiyonluk Forması

Bir Yorum Yazın