Trabzon… En son yılbaşında gittim, daha önce ne zaman gittiğimi net olarak hatırlamıyorum. Ancak o gidişimden güzel bir anım var.
Trabzon Otogar’ının önünden bir ilçe dolmuşuna el attım, bindim. Parayı uzatırken arkadan bir ses “Bu vakıf minibüsü mü” diye sordu. Yolun yarısında bu cümleyi çözümlemeye çalıştım. Minibüse bindiğim anda böyle bir soruyu bana daha önce görmediğim bir adam niye sordu diye kafa patlattım. Sonuç mu; zillerin kafamda çalışı ile şoförün yolda sürekli durup yolcu toplamasına kızmış amcamız.
Denk gelmiştir diyeniniz vardır mutlaka. Ancak üzerinden daha iki hafta geçmemiş güzel bir anım daha var, aslında anıya tanıklık ettim. Yine dolmuşa aynı yerden bindim, bir dakika sonra da yaşı epeyce ilerlemiş bir amca bindi. Biraz gittik ve yolculardan biri amcaya kritik soruyu sordu; “kimsin?”. Başka bir ilde yaşanmayacak bir şey gibi, devamında olanlar gibi. Amca yanıt verdi, eleman sordu, beş dakika sonra hükümet yıkıp hükümet kuruyorlardı. Daha önce hiç görüşmemiş iki insan.
Geçen yıllar boyunca giderek azalan tatiller ile iyice Trabzon’dan uzak kaldığımdan dışarıdan bir insan gibiydim sanki. Sürekli Trabzon’da yaşayan bir insanın fark etmediği, ama dışarıdan bakınca ilginç gelen şeyler. Trabzon insanının bu kendine özgü oluşu sanırım anlaşılmıyor dışarıdan. Pek çok ortamda faşist olarak damgalanmanın sebebi de bu olabilir. Bu direktlik, sabırsızlık…
İnsanların beş dakikada muhabbeti koyulaştırdığı Trabzon’da futbol da büyük bir yer kaplıyor haliyle konuşma ortamlarında. Ancak bir kesim var ki onlar futbol konuşmuyor. Trabzon’da ekmek peşinde koşanların gözünde Trabzonspor bir rant kapısı. Hepimizin sevdası akşam evine getireceği ekmeği artık daha fazla düşünen Trabzonlunun gözünde bir rant kapısı olmuş. Fındık para etmeyince mecburiyetten kırsal kesim nüfusu azalmış. Trabzon’un merkezine ya da ilçe merkezlerine inenler ise paranın derdine düşmüş haklı olarak ve onlar paranın peşinde koştururken Trabzonspor etrafındaki rant rüzgarları soğutmuş insanları. Kriz dönemlerinde nispeten daha rahat bir hayat süren Trabzon bir ekonomik krizin eşiğinde duruyor. İnsanlar endişeli. Futbol bu insanların kaçış noktasıyken şimdi o da yok. Şike, adaletsizlik ve fırsatçı yöneticiler…
Her gün Trabzonsporlu taraftar sayısı artıyor ama, aynı zamanda Trabzonspor’dan uzaklaşan taraftar sayısı da artıyor. Bahsettiğim direktlik ve sabırsızlık da eklenince insanlar bütünlükten uzaklaşıyor. Sonunda ise bir zamanlar şehrin gözbebeği olan Trabzonspor antipatikleşiyor ve bu antipatikleşme gittikçe daha büyük bir kesimin görüşü oluyor. Şehir kendi takımından vazgeçiyor, Trabzonspor Trabzon’u kucaklayamıyor. Bunu göremeyenler ise taraftarın desteğinin yetersiz oluşundan bahsediyor.
Yazıyı bitirirken Yaşar Miraç’ın güzel bir şiirini İsmail Hakkı Demircioğlu yorumuyla sizlere sunmak istedim. Yaşar Miraç’ın gurbetteki yıpranışı gibi Trabzonspor’un yaşadığı sanki.