Bu yazı Adem Yiğit tarafından 1 Ekim 2012 tarihinde yazılmış ve Medyaspor.com adresinde yayınlanmıştır.
Tüm sancılara rağmen yine bir temizlik fırsatı. Eğer sürekli dillendirildiği gibi Trabzonspor’un hedefi her zaman şampiyonluk ise, doğal rakiplerinden ikisinin kaybettiği bir haftada kazanılması, ne olursa olsun kazanılması elzem bir maç. Olmadı. Olmazdı da.Geçen hafta, Fenerbahçe tarafından Trabzonspor’un yüzüne takılan maske bile utandı.
Her şeyden önce şunu söyleyeyim. 28 futbolcudan oluşan kadroda bazı isimler idman sahasında kalabalığın arasına gizlenip tembellik etmiyorlarsa, kalabalıktan faydalanıp çimlere uzanmıyorlarsa Trabzonspor’un ciddi bir idman/hazırlık sorunu var ve bunu en iyi bilmesi/görmesi gereken de teknik ekip. Sakatlıkların sayısı takımı takip eden herkesin dikkatini çekmiştir. Bunun yanında Mersin İdman Yurdu maçının ilk yarısında sinyalleri görülen, ikinci yarısında ise resmen göze batan kondisyon eksikliği de cabası. Şenol Güneş’in transfere pek karışmadığını biliyoruz. Anlaşılan bu sezon kondisyon depolama işine de pek girmemiş. (Bu kısmı Şenol Güneş istifa etsin! diye algılayan varsa kendisini tekrar ilkokula kaydolmaya davet ediyorum. Velisi olacağıma söz veriyorum.)
Trabzonspor’un bugünkü oyunu için kendi adıma söyleyebileceğim her şeyi ilk 5 haftanın maç yazılarında söyledim. Yazıların başlıklarından yola çıkarsak; Ne istediğini bilmeyen takım, Tercihler, Kendini bilmek… Bugün sahada ne istediğini bilmeyen bir takım vardı yine. Bu ne istediğini bilmediği gibi kendini de bilmiyordu. Bunda Videoton serilerinde kendini iyiden iyiye gösteren rakip analizi zaafiyeti komedyasının bir tekrarını izledik. Ve tercihlerle de bu zaafiyetler iyice cilalandı. Trabzonspor’la oynayan rakipler sadece Videoton maçlarını izlesin, (Belki de Nurullah Sağlam’ın yaptığı gibi) bütün gizem ortaya dökülür. Göbeği iyi kapat, stoperler ve orta saha arasına önsezileri kuvvetli bir oyuncu göm, kanat oyuncularına top aldırma/aldıkları anda bas, yüzlerini döndürme. Çoğu maçta olduğu gibi ileride çoğalamayacak olan (mesela en yakın örnek “iyi oynandığı” iddia edilen Fenerbahçe maçıdır) Trabzonspor’un oyunu bireyselleşecek, bu esnada oyun aklını devreye koymaya çalışan Sapara’yı yıprat ve bu kadar. Mersin İdman Yurdu bu oyunu sahaya koydu. Mersin’in bu yayılışını, Trabzonspor kenar yönetimi de Çözülmüş bir sırrın üzüntüsüne ortak olur gibi seyredince mahkumiyet kaçınılmaz. Kimi zaman mahkumiyet de… Dün Janko’nun en yakın orta saha (ya da yardımcı hücum!) oyuncusuyla arasındaki mesafe, Trabzonspor’un galibiyete olan mesafesi kadardı. Aradaki engel de Videoton maçından kopya çeken herkesin rahatça inşa edebileceği bir engel.
Maçın sonlarında “1 puan iyidir, bitsin de gidelim.” diyen oyuncular, deplasmanda oynayan Mersin İdman Yurdu oyuncuları değildi. Sadece fiziksel değil, mental iflası da müşahede ettik bu maçta. Top yapan, maç oynanmakta iken interaktif olarak rakibin zaaflarını kollayan -bunu Trabzonspor yapamadı- ve o zaaflara göre rakibe saldıran bir Mersin İdman Yurdu karşısında Trabzonspor aciz durumlara düştü. Şenol Güneş “Hücumda iyi ataklar yaptık, ama rakibi baskı altına alamadık.” dedi ki kesinlikle katılmıyorum. Trabzonspor hücumda iyi değil, şanslı ataklar yaptı ki onların da sayısı yalnızca 2. (Ki o pozisyonlardan biri Olcan’ın geçen haftayı temize çekme arzusuna kurban gitti.) Son dakikalarda beraberliği kurtarmak için yapılan Barış değişikliği ise terich ve sistem devrimi gerektiğinin son deliliydi. Şenol Güneş’in “Hadi Barış! Hadi Barış!” çığlıkları da cabası. Kendi evinde, henüz galibiyeti olmayan rakibine karşı 80. dakikada “beraberliği” kurtarmak için oyuna alınan, alındığı takıma kaptırılmış oyuncularla kıyaslandığında çok acıklı bir berdel hikayesi olabilecek Barış’tan beklenenler mi daha acı, yoksa içinde bulunulan durumun kendisi mi?
Trabzonspor için bu yıl bir arayışın yılı olacak. Fakat bunun için önce bir şeylerin “arayışında” olmak lâzım. Gereksiz ısrarında değil. Bu kadar geniş tutulan bir kadro varken şans verilen, hatta ilk 6 hafta itibariyle “gereğinden fazla sabredilen” futbolcular olması insanın arayışa dair umutlarını da köreltiyor. “Trabzonspor’dan ne bekliyoruz? … Bu takımın bu sezon ilk 3’e girmesi büyük bir mucize olacaktır.” gerçeğiyle 4. haftada yüzleştim. Bu gerçekle herkes yüzleşmeli, başta da Şenol Güneş ki kaybedilmiş görünen bir sezondan kazanım elde edilsin. Eksikler ortaya çıksın, safralar dökülsün. Buna daha şimdiden başlansın, her maçla ince ince şekillensin bu değişim. Ve o değişime gerektiği gibi ayak uydurulsun. Fakat ilk şart ilkel ısrarlardan kurtulmak. Herkes için…