TARAFTARIN B PLANI

Kongre

2010-2011 sezonu sonrası emniyet yapılan operasyon ve ardından gelişen olaylar sonucunda, sene 2013 ve Trabzonspor liderin 16 puan gerisinde, düşme hattının ise 6 puan üstünde, 27 puanla 12. sırada.

Başkanlığa geldiği andan günümüze Sayın Sadri Şener’in icraatlarını tartıya koyduğumuz vakit, 2010-2011 sezonu dâhil olmak üzere 2011 yılına kadar artılarının ağır bastığını söyleyebiliriz. Ancak bu andan sonra yapılanlar, yeni yeni ortaya çıkan gerçekler ve taraftarın hassasiyeti ile taban tabana zıtlık gösteren davranışlar artık bazı sorular sorma ve talepler dile getirme gerekliliği doğurdu.

İlk olarak Trabzon şehrindeki durumu dile getirelim. Takım 3-0 mağlup durumda… Maraton tribününden cılız bir ıslık yükseliyor takıma. O da ne? Başka bir kısım taraftar, bu tepkiyi koyanlara tepki gösteriyor. Herhalde skordan ve oynanan futboldan memnunlar(!). Devam ediyoruz…

Bazı taraftarlar başkanı istifaya davet ediyorlar.
Organize olma ihtimali olmayan, üç beş kişi olarak başlayıp belki yüzlerle ifade edilebilecek kadar sayıdalar…
Bu sefer ne oluyor?
Skor ve futboldan memnun olan aynı taraftarlar, bu meşru tepkiyi gösterenleri organize biçimde stadın dışına davet ediyorlar ve devamında memnun oldukları Başkan Sadri Şener lehine tezahürat yapıyorlar.

Olabilir, memnun olabilirler ancak bu Sadri Şener birkaç ay önce hakkında tribün liderlerince röportaj verilen, taraftara yönelik özellikle maddi konulardaki tavrı eleştirilen ve üstü kapalı bazı mesajlar yollanan Sadri Şener değil mi?
O andan bugüne ne değişti de başkana destek kararı alındı?
Takım mı çok iyi gidiyor?
Parasal durumlar mı çok iyi?
Bilemiyoruz tabi…
Bir grup ise bu topa nedense hiç girmiyor.
Ne istifa isteyenlere destek veriyor, ne de bunlara tepki koyuyor.
Sonuç olarak gördüğüm kadarıyla şehirde bir kısım taraftar inancını kaybetmiş,
çok büyük bir kısmın hesabının ne olduğunu anlamak mümkün değil(!),
bir avuç insan ise hala dimdik ayakta ancak somut durum nedeni ile elleri kolları bağlı.
Ne yapılması gerektiği konusunda hep beraber kafa yormamız gerekiyor.
Yağmurlu maçlardaki bordo-mavi yağmurluklar dışında şehrin rengi solmuş durumda…

Şehirle ilgili başka bir konu, 6222 s. kanunun uygulanış biçimi…
Unutmadan kısaca değinelim.
İnsanlara çok katı ve yer yer sert muamele ediliyor.
İstanbul’da da maçlara gidiyoruz.
Hele ev sahibi takım taraftarına böyle bir davranış biçimi görmek mümkün değil.
Trabzonspor gibi şehrin kalbi diyebileceğimiz kurumun yetkilileri bunu vali ile çözemez mi? Yoksa buna sıra mı gelmiyor? Sen TT Arena’da adamlar sahaya viski şişesi atılırken bayan taraftarlarının çantasındaki şarj aletlerini alan özel güvenliklere söz geçiremez haldeysen, bir zaaf olduğu aşikar.
Ama bizi yönetenleri biz seçiyoruz, onlara bu hakkı da biz veriyoruz.

Devam edelim.

Taraftarın B Planı şeklindeki başlığımıza dönersek, Şenol Güneş gibi bir teknik direktör bu camiada 3 saat içinde gidebiliyor ve yerine o 3 saat bitmeden yenisi “B Planı” adında getirilebiliyor ise, bu camianın bütün unsurları için artık uygulanabilir bir tasarruftur.

Bir yönetim ve başkan düşünelim ki,

• Sahada kazanılan kupası masa başında elinden alınmış (bunda hiç kabahati yok),
• Sonra Levent Bıçakçı gibi tescilli bir sistem adamı ile hukuk mücadelesine girmiş,
• Bıçakçı’nın görevlendirdiği adam PFDK’nın saha kapatma kararına itiraz süresini kaçırsa da hiçbir işlem yapmamış,
• Şike çalıştayına bile arkasında Erdem Egemen, Hakan Orhan, Atilla Dilaver ve Nusret Yılmaz gibi hukukçular olmasına ve hizmet etmeye hazır olmalarına rağmen taraftar baskısı ile son gün apar topar ve Erdem Egemen zorla katılabilmiş,
• PFDK hakkında yapılan suç duyurularına kulağını kapatmış, talepler önlenemez hale gelince yarım ağızla resmi siteden paylaşmış,
• Canlı yayında “Aziz Yargıtay’dan beraat etsin isterim” gibi kanları donduran açıklamalar yapabilmiş,
• Kendisinin TFF seçimindeki tavrını eleştirenlere ince zekalı(!) bir gönderme yapmış,
• Sonra incelik göstererek özeleştiri yapmış ve “Demirören’e destek vererek hata ettiğini” itiraf etmiş,
• Asbaşkanı, Genel sekreteri başkanın istifa taleplerini reddetmiş, haberi olmadan siyasileri kulüpte ağırlamış ve tabiri caizse kulübü gülünç duruma düşürmüş,
• Hakemlerce birçok maçta hunharca doğranmamıza rağmen sesini çıkaramamış,
• Bu olaylara ses çıkaracak bir adet yönetici görevlendirememiş, hatta kulübün yöneticilerinin çelişkili açıklamalarla hem kamuoyunu hem de camiayı şaşırtmasını engelleyememiş,
• Milyonlarca Euro harcanarak oluşturulan iskeleti haraç mezat elinden kaçırmış,
• Hatta bu iskeletin bazı taşıyıcı unsurlarını kelimenin gerçek manası ile “ağlata ağlata” göndermiş,
• Bonservisten çok menajerlik ücreti ödenen transferler yapmış,
• Teknik direktörünün adamlığından ve Trabzonspor sevgisinden faydalanarak bütün olumsuzlukları ona yüklemiş, adam basın toplantısı yapıp “ben bunu dedim, bunu demedim” gibi açık ve net bilgilendirmeler yapınca sessizliğe bürünmüş.

Bunlara bir bu kadar daha somut örnek eklerim ama hepimizin bildiği hususlar,
sadece hatırlatma maksatlı yazdım.
Bütün bu sayılanlara rağmen 3 ay önce kendisini tehdit edenlerin desteğini alabilecek ne yaptığını merak etsem de bu yönetimin artık bir güven tazelemeye ihtiyacı var,
hatta bu etik bir sorumluluktur artık…

Ben şahsım adına Trabzonspor Başkanı’nın istifa edip gitmesini istemem.
Bunu talep edenlere saygı duysam da, benim talebim eğer başkan göreve devam etmek istiyorsa, yapılabilecek en erken biçimde Genel Kurul yapması ve üyelerin kendisine olan inancını görmesidir…

Bu güvenoyu, devam edecekse başkana ve yönetimine gerekli moral motivasyonu sağlayacağı gibi, üyelerin varsa B, C ve D gibi planlarını devreye sokmasına imkân tanıyacak en makul çözümdür.

Bu durumları kendine dert eden Trabzonspor taraftarlarından tek şey isteyebilirim. Kulübe üye olun ve fikir beyan edin…
Yoksa koskoca şehir Sayın Sadri Şener ve kızı gibi 3-5 okumuş insana muhtaç(!) kalıyor.

Vakit ayağa kalkma ve sevdamıza sahip çıkma günüdür. Yıkarak yakarak değil, fikir beyan edip hukuki hakları kullanarak.

Hep takıma dedik, bugün Trabzonspor sevdalılarına diyorum: Oyna Dik Oyna!

Bir Yorum Yazın