Kadro Derinliği Yalanı

Mendil kapmaca oynadığımız yaşlarda, en hızlı koşan arkadaşımız hep ilk giderdi. Çünkü onun atacağı fark ile ekip olarak kazanmayı arzulardık. Genelde kazanırdık. En hızlı koşan en önde, ondan sonra en hızlı olan hemen arkasında en yavaş olan da en arkada koşardı. Biz buna ekip dayanışması derdik. Ama mutlaka en iyiler hep en önde olurdu.
*
Futbolda da en iyiler ön plandadır. Ön planda olan isimlerin yanına iyi isimleri monte edersiniz ve iyi bir ekip olursunuz. Bir mevkinin birden fazla oyuncusunun olması kadronun genişliği anlamış taşımaz. Kadronun içi gereksiz yere doldurulmuş olur. Hele birde o futbolcuların kapasiteleri oynadığınız ligin altındaysa; futbolcu çöplüğünden başka bir benzetme ile anlatılmaz kadronuz.

Ülkemizde kadro derinliği diye bir şey yok. Medyadaki popüler spor yazarları, spor yorumcuları hep bu yalanı servis eder. Ama ülkede oynanan futbol, kulüplerin “yetiştirememe” kabızlığı, milli takıma gelişigüzel doldurulan gurbetçiler vb. etkenler yorumcu ve eleştirmen tayfaların “derinlik” yalanıyla bizlere yutturmaya çalıştığı acı gerçeklerdir.

Barcelona ve Real Madrid’in kadro derinliği mevcuttur. Çünkü ortada bir sistem vardır. Bu çarkı işleten ise futbolculardır. Bir maç Villa oynar diğer maç Alexis oynar, bir maç Xavi kenarda oturur diğer maç İniesta… Bir maç Khedira oynar, diğer maç Essien, öteki maç Mesut yedekler arasındadır ama Modriç sahadadır. Daha fazla örnek verebilirim. Çünkü mevkilerinin en iyi oyuncuları arasında seçimler değişebilir.

Ülkemizde Trabzonspor, Galatasaray, Beşiktaş, Fenerbahçe ve Bursaspor gibi şampiyonluk yaşamış kulüplerin senelerdir oturtamadığı bir kadro sorunu var. Bir mevkide çok fazla oyuncu olmasını kadro genişliği, kadro derinliği olarak görüyorlar. Bunun sebebi aslında futbollarını bir sisteme ve raya oturtamamalarından kaynaklanıyor. Günümüzde futbolun ne kadar basit bir oyun olduğunu gözümüze soka soka öğreten, dünyadaki tüm futbolseverlere “Evet şu lanet olası futbol topunu 3-5 kişinin dolaştırması bu kadar basitmiş” dedirten İspanyol ekolü var. İspanya ligindeki kalitenin artmasıyla birlikte İspanya milli takımının oturtmuş olduğu ve yaşamış olduğu değişim ile futbolda devrim yaptılar. Tabii ki bu devrimin ana parçaları La Masia ve Real Madrid’in az ve öz oyuncu çıkarma yetisiyle harmanlandığını da söyleyebiliriz.

Bizdeki bu kısır döngü ne futbolcu çıkarıyor ne de kreatif bir futbol ortaya çıkarıyor. Bu dertlerden en mustarip takım ise maalesef  Trabzonspor. Alt yapıdan çıkardığı futbolcu daha doğru düzgün formasını terletmeden ahkam kesen futbol duayenleri, kadrosuna kattığı yabancıların futbola yabancı olması, tomarla para harcandığı için elin kolu bağlı olması vb. alışılagelmiş unsurlar futbolcu havuzuna çeviriyor kulübü… Eskiden futbolcu tarlası olan ve lige futbolcu servis eden, fabrika gibi yeni şeyler ortaya koyan ölü bir şehir ve milyonlarca dolar para harcanıp kadroya katılmış yabancı(!) futbolcular.. Daha sonrada inanılması güç bir yalan; Kadro derinliği…

Taraftarlar olarak “Yedek kulübesinde o kadar adam var, neden şans verilmiyor?” diye hocalara sitem ederiz. Sanki oynasa, sahadakinden daha iyi oynayacak. Oynamayan değerlenir, kıymetlenir. Bu insan psikolojisinde sağlıklı düşünememe ve yorum yapamama sorunu ortaya çıkarır. Hocanın gözüyle bakmaktan ziyade mutlak doğruymuş gibi kendi düşüncemizle bakmayı seviyoruz.

Türk futbolu futbolcu çöplüğüne dönüştü.
Bu çöplüğü temizleyecek futbol elçileri aranıyor.
Gören söylesin.
Hadi,
rastgele…

*

 “Futbol basit bir oyundur. Zor olan ise basiti oynamaktır”
Johan Cruyff.

Garrincha
bir garip futbol aşığı

Bir Yorum Yazın