Maçtan önce taslak halinde bir yazı hazırlamış, maç analizi yapmıştım. Ancak malesef maç saatine yetiştiremedim.Bu analiz taktik ve oyuncu analizlerinden ziyade taraftarın tutumu ve olası sakatlık ve cezaların kaybedilecek puanlardan çok daha önemli olduğuna dairdi.
Daha önce skorunu haylice önemsediğim Avni Aker maçlarında skor anlamında ağır yaralar alıp çıkan takım, aksi gibi bugün hem kaybetti, hem gerek tribünler gerek evlerindeki taraftarlar en olmaması gereken tutumu sergilediler üzerine de takımda oyuncu çeşitliliği açısından çok önemli bir rolü olan Vittek’in galiba aktif futbol yaşantısı sona erdi.
Baştan sona lanet bir akşam yani.
“Geçmişe takılanlar, geleceği planlayamazlar” diye sıkça tekrar ettiği, katılmamanın da mümkün olmadığı bir sözü var hocamızın.
Ama bunu futbol gibi bir endüstri ve sporda uygulamaya kalkarsanız bunu taraftarı, yönetimi, teknik heyeti ve sporcularıyla komple camia olarak başarmak zorundasınız. Halkalardan birisi eksik olursa da hep bir şeyler yarım kalır.
Başkanınız aslında “ön elemeleri geçip şampiyonar ligine kalsaydık daha çok para kazanırdık” derse, teknik heyetiniz oyuncu seçiminde ağırlığını koymaz ve futbolcularına en çok örnek olması gereken konuda yani rakip seçme konusunda hatalar yaparsa, tribündeki taraftar İstanbul’u geçtim, Milano’daki 3000 taraftarın yarattığı etki ve sahip olduğu heyecanın yarısına sahip olamazsa bir şeyler eksiktir.
3 günde bir maça çıkılacak, 50 civarı maç oynanacak bir sezonda oynayacağınız maç şampiyonlar ligi finali değilse 1 maçın size kazandırabileceği veya kaybettireceği şeyler çok fazla değil.
O yüzden alınan mağlubiyet veya başarısız skorlardan sonra herkes elini taşın altına koymalı, bir sonraki maç ve kalan maraton için elinden gelenin en iyisini zorlamalıdır.
“Bu takım aslında çok iyi takım” derseniz, bu sezon oynadığı 6 resmi maçta sadece 1 galibiyet aldığını söyleyebilirler.
“Bu takım olmamış, kötü” derseniz, Türk takımlarının son yıllarda aldığı ve muhtemelen uzunca bir süre daha alamayacağı bir zafere sahip, daha 3 gün önce Milano deplasmanında İnter’i devirdiğini söyleyebilirler.
Buradan çıkarılacak sonuç da takımın, takım olması için zamana , çeşitliliklere, inanca, ruha ve kimyaya ihtiyacı olduğu gerçeğidir.
Giden futbolcuların yerine daha iyi futbolcular almak daha güçlü ve başarılı bir takım olmakla sonuçlanmaz hiç bir zaman.En azından kısa vadede bu mümkün değildir. Bu süreçte camianın tüm dallarıyla sakin ve akılcı olması gerekiyor. Bugün kaybettiklerimiz arasında arayacağımız en son şey 3 puan.
Bugün gerek tecrübesi, gerek diğer mevkidaşlarının aksine sırtını dönük oynayabilme yeteneği ile önemli bir silahımız olan Vittek’i kaybettik. Bugün geçen sezon şampiyon olmuş! , şampiyonlar liginde İnter’i devirmiş ve aylar sonra kendi evinde ilk kez maça çıkan oyunculara hakettikleri ve ihtiyaçları olan coşkuyu aşılayamadık. İnter maçına her anlamıyla çalışıp, konsantre olan teknik heyet ve futbolcuların, İbb maçına özel olarak hiç hazırlanmadıklarını gördük. Yöneticilerin de olası bir başarısızlık durumunda yapılmış olan transferler konusunda ne kadar hızlı eleştiriler alabileceği ve yaptıkları işlerden kimsenin kesin olarak emin olamadığını gördük.
Öncelikle futbolcumuz Vittek’in başına gelen talihsiz ve üzücü olay için geçmiş olsun diyelim ve şifa dileklerimizi iletelim. Diğer meseleler konusunda da “her işte bir hayır vardır” demeyi bilelim.
Her maç “Dik Oyna”malarını istediğimiz oyuncular için,
Dik durmayı bilelim.
Daha çok var.