Filip Novak Trabzonspor’a ilk transfer olduğu dönemde kendinden önceki sol bek Mas’tan pek farklı bir görüntü vermemişti. Bir de o dönemki -maalesef- teknik direktörümüz olan şahıs Rıza Çalımbay görüşülen farklı sol bekler olmasına rağmen Novak’ta ısrarcı olmuş ve fakat ısrarcı olduğu Novak’ı bir Başakşehir maçında Visca’yı tanımadığını gerekçe göstererek yedek bırakmış ve şahsımı Novak’a karşı iyice önyargıyla donatmıştı. İlk 6 aylık performansıyla da Novak Trabzonspor taraftarının gözünde sıradan bir sol bek olarak görülmüştü, ligin son haftalarında attığı 3 gole rağmen. Geçen sezon ve bu sezon ise bir sol bekten beklenmeyecek şekilde(adeta yırtık dondan çıkar gibi, sol bek adamın orda ne işi var dedirterek) çok değerli goller attı ve takımın o maçları kazanmasına önemli bir katkı verdi. Ancak Novak’ın oynadığı oyun tarzı topa sahip olmak isteyen, rakip yarı alanda baskı kurmak isteyen bir takım için ne derece yeterli? Bir sol bekten asıl beklenen hücum aksiyonlarından; orta açma, top sürme, sıfıra inme gibi aksiyonları neredeyse hiç yapmayan, pas oyununa kısıtlı giren bir sol bek. Ama aynı zamanda oyun sağ kanatta oynanırken her zaman ceza sahası içinde -çoğunlukla arka direkte- yerini alan, oralarda sağ kanattan gelen ortalarda sürekli gol kovalayan, dolayısıyla da attığı goller kendisi ve biz izleyenler için sürpriz olmayan bir sol bek.
Gelelim Novak’ın gidiş şekline. Novak’ın gidişiyle alakalı yönetimin eleştirileceği nokta Novak’ın istediği parayı vermeyişimiz ve ezeli rakibimize transfer olması değil. Önerdiğimiz son fiyatın 1.2 ile 1.4 milyon euro civarında olduğu söyleniyordu. “Bence” Novak gibi bir oyuncu için bizim standartlarımızda 1.4 milyon euro çok, Sosa hariç bu takımın en yüksek maaş limiti 1.5 milyon euro zaten. Yönetimin alacağı eleştiri ise şu; Sözleşme işini 1 yıl önce daha az maliyetlere yapabilecekken yapmamak, ya da o dönemde Almanya’dan talibi varken sözleşmenin son senesine giren ve yeni imza atmayan oyuncuyu para kazanma şansı varken satmamak. İş yönetimin hatasıyla sene sonuna kalınca ipler tamamen oyuncunun eline geçti ve o da bunu kullandı. Burada bir yanlış daha yapmayarak, yönetimin Novak’a onun ve bizim için yüksek meblağları ödemeyişi en azından bi limit belirlediğimizi ve ona sadık kalmaya çalıştığımızı gösteriyor. Bu da özellikle Sadri Şener yönetiminin son döneminde yapılan yanlışların tekrarlanmaması adına umut verici. Tüm bu sürecin yönetimin kendi isteğiyle bu şekilde gerçekleştiğini, Novak’la sözleşme uzatma isteklerinin olmadığını da düşünebiliriz. Yine de böyle bir tasarrufu varsa yönetimin, bu durumdan takımı daha karlı bir şekilde çıkarabilirlerdi 1 yıl önce dediğimiz aksiyonları alarak.
Son olarak Novak’ın yerine alınan Marlon, Novak’ın verdiği katkıyı verebilir mi? Oturup da Portekiz Ligini izlemedim tabi ki, izlediğim sadece çoğunuzun izlediği 3-5 dakikalık youtube videoları. O videolardan anladığım ve yukarıdaki istatistiklerin de gösterdiği kadarıyla, Marlon Novak’a kıyasla ayağına daha hakim -hatta baya teknik-, orta açma becerisi olan ve açan, hızlı, çizgiye inen bir sol bek, önünde Nwakaeme’nin oynayacağını düşünürsek de Nwakaeme’nin açacağı alanlar onun bunları yapmasına fazlasıyla olanak sunabilir ve oyunumuzu çok daha çeşitli hale giterebilir Marlon’un varlığı. Buna karşı Novak’ın yaptığı gol koşularını yapmayan, ceza sahasına çok girmeyen bir sol bek gibi görünüyor. İstatistiklere bakılırsa gol katkı oranı Novak’ın çok daha fazla tabiki de ama, iki oyuncunun oynadığı takımları da göz önünde bulundurmak gerekli bu noktada. Biri 3 kulvarda toplam 100’ü aşkın gol atma becerisi gösteren hücum hattı oldukça kuvvetli bir Trabzonspor’da oynadı, diğeri Portekiz gibi iki kafa takım hariç gol konusunda kısır takımların olduğu, hücum hattı gayet kötü olan, ligde 34 maçta attığı gol sayısı 28 olan, yani ofansif olarak gayet kötü bir takım olan Boavista’da oynadı. Her oyuncu için takımın oyun yapısı ve kalitesi ondan alınacak verimi de büyük oranda etkileyen bir faktör şüphesiz. Bu veriler ışığında Marlon için hiç izlemeden, sadece youtube’dan 3-5 dakikalık videolarak bakarak, ya da eski -hücum anlamında çok vasat- takımında oynadığı oyuna bakarak gömmek yerine önyargısız bir şekilde sahaya çıkacağı günü beklemekte fayda var. Marlon Novak’tan iyi bir bek demiyorum, ama kötü de diyemiyorum. Yukarıda belirttiğim oyun tarzı kıstasına bakarak, Marlon tipi bir oyuncunun taraftarlar olarak sahada görmek istediğimiz (hücum futbolu oynayan, topa sahip olarak oyuna hükmeden takım) oyuna daha çok katkı vereceğini düşünüyorum. Takımı tanıyan, uyum sorunu olmayan, artık bir oyun ezberi olan problem çıkarmayan Novak’tan sonra Marlon’un kendini taraftara beğendirebilmesi kolay olmayacak. Dileriz kısa sürede uyum sağlar ve görmek istediğimiz futbolu sahaya yansıtır. Takımımızda forma giydiği son maça kadar elinden geleni sahaya yansıtan Novak’a teşekkür eder, yeni transferimiz Marlon’a başarılar dileriz.