Uzunca bir süredir, içerisinde Trabzonspor ve bağlantılı ifadelerin sıklıkla yer aldığı yazılar hazırlamaya elim gitmedi. Bunun aslında her kalıba güzel bir şekilde uyan bir kaç sebebi var, hepsi de iç rahatlatıcı. İlgili bahaneler kataloğunu İHO’dan tutun da yıllardır bitmeyen stad konusunda kadar geniş tutmak mümkün. Özeleştiriyi uzatmak da. Ama konuya da bir yerden girmek lazım.
Ekseriyetle etrafta kullanılan bir ifade vardır; derler ki, tarih tekerrürden ibarettir. Uzunca bir zamandır Trabzonspor bu ifadenin futbol dünyasındaki bayraktarlığını yapmakta. Takımın 20-25 yıllık geçmişine bakıldığında, ki bu neredeyse ömr-ü hayatının yarısına tekabül ediyor, başarıda hep bir zirve-dip yaptığı ve her biri ortalama 5 yıl süren periyotlar yaşadığını söylemek mümkün.
İyi haber; bu döngü doğal akışını bozmazsa ve en önemlisi malum aksilikler olmazsa en geç Mayıs 2018’de şampiyonuz.
Tabi bu son cümlemizi kanıtlarıyla birlikte yorumlayalım.
90’ların başında iki Belçikalı hoca ve devamında Şenol Güneş ile yapılanma sürecine giren Trabzonspor 95-96 sezonunda bu projenin tam ekmeğini yiyecekken yarı yarıya saha içi ve dışı sebeplerle, efsane 10 yılının ardından ilk şampiyonluğunu acı bir şekilde ellerinden kaçırdı. Şehrin ve takımın yaşadığı travma maalesef çok hızlı bir çözülme sürecine girdi ve takım burnunu dibe doğru indirdi. Ta ki 2000’lerin başına kadar.
O yıllarda saha sonuçları ile mali yapı benzeri yönde dibe vururken, şahsi olarak Trabzonspor’un ikinci kurucusu olarak nitelendirdiğim Özkan Sümer’in başkanlığında takım önemli bir yapılanmaya gitti ve bugün hala Türk futbol tarihinde adı sıklıkla anılan oyuncuları, o günlerde adlarının harfi dahi duyulmamışken ve çok ucuz paraya takıma monte etti ve bu oluşum da zirvesini 2004-05 sezonunda buldu. Ancak ne acıdır ki, her ne kadar 9 yıl öncesi kadar ağır olmasa da yine türlü ayak oyunlarıyla şampiyonluk yakalanamadı. Sonrasında yine bir çözülme süreci ve dibe doğru sürükleniş.
Bu sefer bu dip, 96’dan sonraki kadar uzun sürmedi açıkçası. Takımın şu anki teknik direktörü Ersun Yanal’ın da ön planda bulunduğu bir diriliş hareketi ve transfer furyasıyla yeni bir kadro oluşumu içerisine girdi Trabzonspor ve kurulan temel kadro, özellikle Şenol Güneş zamanında tıpkı 15 sene önceki muazzam performansı yakaladı ve şampiyonluğa ulaştı. Ancak bugün hala temizlenemeyen ve amiyane tabirle kabak gibi ortaya çıkan şike nedeniyle resmileşemeyen bu şampiyonluk sonrası bir kez daha dağıldı kadro. İşin bu sefer daha farklı yanı ise bir kaç sene evvelinde kurulan o çekirdek kadronun başka bir takım altında toplam 3 şampiyonluk daha yaşamış olmasıdır. Şu an çektiğimiz özellikle maddi sıkıntıları düşününce, sözkonusu kadronun hatırı sayılır mali bir büyüklüğü Trabzonspor’a kazandırabilecekken takımdan ayrıldığını da insan üzüntüyle düşünmeden edemiyor.
Ve işte yine tarihinin en diplerinden, küllerinden bir kez daha doğuş hareketi başlattı Trabzonspor. Liglerin başlamasına kısa bir süre kaldı artık, taraftarın da heyecanı uzunca bir zamandır olmadığı kadar yüksek. Bu heyecanın adını şimdilik kesin sonuç ifadeleri kullanıp hayal kırıklığı sularında yüzdürmemek gerek, sağolsun yönetim de şimdilik bu tehlikeli sulardan uzak durulmasını telkin ediyor, zira zamanında hocanın da bu konuda sütten ağzı yanmış durumda. O yüzden şu anda yapılması gereken tek ve en önemli şey sabır göstermek.
Camianın önde gelen isimlerinden birinin de dediği gibi Trabzonspor bir yay gibidir, ileri hamle yapması için bazen gerinmesi gerekir. Özellikle son sezonda yeteri kadar gerildik, şimdi ise sıra hamle yapmakta.
Yolumuz açık olsun.