Maçın üzerinden henüz 24 saat geçmiş iken daha yeni özetlerini seyredebildim. Evet dün, yani 22 Mayıs tarihinde Ankara’da Fenerbahçe ile oynanan Ziraat Türkiye Kupası finalinden bahesdiyorum. Maçın kendisi ile ilgili söyleyebileceğim pek fazla bir şey yok. Ama kısaca; kısıtlı imkanlar ve kapasitesi belli bir kadro olarak düşünüldüğünde gayet güzel mücadele etti bence oyuncularımız. Canları sağ olsun, kupayı alsalardı güzel olurdu elbette ama alamadılar diye üzülmenin anlamı yok… Lakin maçtan ve Ankara’da yaşanan saha içi ve dışı olaylardan daha önemli ve üzücü bir haber aldık bugün.
Dün akşam Ankara’daydım; bir çok Dikoyna ekibi üyesi sözlük yazarı arkadaşım gibi ve işini aylarlayamayanlar, gelemeyenler adına üzülsem de orada olduğum için de çok mutlu ve gururluydum diğer bir çok renktaşım gibi. Gelemeyenler üzüldü evet fakat asıl üzüntüden bahsedeceksek sanırım şu an tüm yurtta acıları derinden paylaşılan ve maalesef bizim gibi güle oynaya çıktıkları evlerine bir daha dönemeyen ve artık yıllar boyu onların isimleri ile anılacak, acı hatıraları ile hatırlanacak olan bu kupa finali dönüşünde, Giresun yakınlarında geçirdikleri kaza neticesinde sevdiklerini derin bir yasa boğan Sefer Köse ve Şeref Vanlıoğlu isimli kardeşlerimizin isimlerini en üste yazmak lazım. Öncelikle hayatını kaybeden bu kardeşlerimiz için ailelerine başsağlığı dilemek isterim kendim ve tüm arkadaşlarım adına. Başımız sağolsun…
Sonuçta tanımıyorum elbette, Belki bu maçta omuz omuza zıpladığımız yanımızdaki, önümüzdeki, arkamızdaki insanlardan biriydi. Kim bilir belki stada girerken gişe sırasında bana yol veren gençlerden biriydi. Belki tartıştığım veya bir sebeple bir yerlerde tartıştığım ve omuz atarak yanından geçtiğim biriydi, belki geçen sene filanca maçında sigara için ateş istediğim çocuklardan biriydi. Belki stadyum önünde horon oynamalarını hayranlıkla izlediğim gençlerdi. Hatta olur ya belki de 15-20 sene önce stadyuma girerken başını okşadığım babasının kucağındaki o etrafına büyük bir merak ve heyecanla bakan formalı çocuk idi… Bilemem, bilemeyiz ama sonuçta bildiğim ortak sevdaya gönül verdiğimiz, aynı heyecanı paylaştığımız gencecik insanlardı. Evet, ne desek belki artık boş, keşke işleri çıksaydı da gelemeselerdi veya kupa finaline kalmasaydık da bu maç oynanmasaydı diye bile düşünebilir insanlar. Gerçi ben insanın nefesinin sayılı olduğuna ve zamanı gelince nerede olursa olsun son nefesini vereceğine inanırım ama işte o “keşke”ler hiç bitmeyecek. Bir kaç hafta önce aşırı sevindikleri belki beraber kutladıkları 6-0’lık bir galibiyetin, bir kaç hafta sonra aynı kişilerin son yolculuğuna beraber çıkmalarına sebep olabileceğini kim düşünür.
Neticede ateş düştüğü yeri yakar, acısını en iyi şu an yokluklarını yaşayanlar bilir, hele bu yaşlardaki gençlerin acısı her zaman daha zordur derler ailelerine ve sevenlerine, ama Allah’ın Takdir’i işte, sevdiklerini daha erken alırmış yanına diyerekten dua edebiliriz artık kendileri için. Allah rahmet eylesin, Mekanları cennet olsun, huzur içinde yatsınlar; Allah ailelerine, kalanlarına ve sevenlerine sabırlar versin.
Ayrıca yine aynı kazada yaralanan ama durumları ile ilgili sağlıklı bir bilgi alamadığımız 4 kardeşimiz daha var. Umarım hayati tehlikleri yoktur ve bir an önce iyileşirler.