Gelen yenilgiler biraz hüzün kattı duygularımıza. Nedensiz yere 2004 yılına gittim.
Hangi lise olduğunu söylemeye gerek yok, Trabzon’un merkezindeydi okulum. İlk dönem çok önde değiliz futbol olarak. Sezon başlarken Özkan başkan istifa etmiş, aralık bekleniyor seçim için. Trabzonspor da çok kötü gitmiyor. Erol Tuna geçici başkanlık yapıyor. Şansal Büyüka “Trabzonspor başkansız daha mı iyi” diye imalı imalı söylemler yapıyor. O zamanlar da maçlar Lig TV’de ama Erman-Şansal AŞ Show TV ile ortak yayın. Erman Toroğlu ne derse fenomen ertesi gün. Trabzon sokakları orta karar, okula giderken insan seli içinden geçiyorsun, her köşede yine muhabbet Trabzonspor. Başkanlık muhabbeti ligin önünde. Heyecan yok, zaten takım Beşiktaş’ın çok gerisinde. Erol Tuna ile Samet Aybaba arası gergin, ipler hassas. Bir akşam Trabzonspor yönetimi açıklama yapıyor; Samet Aybaba 250 milyar( 250 bin tl) ödeme cezası aldı deniyor. Samet Aybaba’nın maaşı zaten o dönem aşağı yukarı o civarda. Samet Aybaba istifa ediyor. Devre arasına kadar Turgay Semercioğlu geçiyor dümene.
Ligin ikinci yarısına başlayacağız, ama Turgay hoca ile devam mı yoksa yeni teknik adam mı soruları var masada. Yeni başkan Atay Aktuğ. Malatyaspor’da sükse yapıp Konyaspor ile anlaşamayan Ziya Doğan diyor tercihini. Ve Trabzon sokakları ikinci yarının ilk 4 haftasında düştüğü karamsar tablodan çıkıyor sonrasında gelen seri galibiyetlerle. Acaba diyor sokak,heyecan artıyor, peş peşe geliyor galibiyetler… Liderle fark 10’dan iniyor, şampiyon ilan edilen Beşiktaş 3. sıraya iniyor. Fenerbahçe ile 7 olan fark 2 oluyor. Hiç beklemediğimiz bir sezonda potada buluyoruz kendimizi. Türkiye Kupası’nda da seri galibiyetler geliyor.
Son iki haftaya giriyoruz. Rakibimiz iddiasız Galatasaray. Fenerbahçe ise ligin 4. sırasındaki Denizlispor ile oynayacak. Denizlispor’un başında da Giray Bulak var. Maçı satmaz diyoruz. Kazanamazsa da mücadele eder diyoruz. Haftaya giriyoruz; İstanbul medyası başlıyor goygoya. Galatasaray yatacak diyor. Galatasaraylı oyuncular, yöneticiler maçı Trabzonspor kazansın isteriz diyor. Bugün bile sorgulanır bir şeydir bu, Trabzonspor camiası rehavete kapılsın mantığıyla bilinerek mi verildi bu demeçler…
Denizlispor başkanı tribünleri deplasman takımına açıyor. Denizli tribünleri Fenerbahçe taraftarıyla doluyor. Bir şampiyonluk yarışının ortasında etik ve Türkiye? Ne kadar 2010-2011 kokuyor…
Zaten tek ümit bu hafta. Oldu oldu, olmadı son haftada bir şey değişmez mantığı ve bence gerçeği var.
Trabzon sokakları mutlu, umutlu, herkesin gözü parlıyor. Şampi… diyoruz. Geliyor diyoruz. Her köşede Galatasaray maçı konuşuluyor. Hatta Galatasaray maçını yeneriz zaten, Gençlerbirliği deplasmanı daha önemli diyoruz.
Top yuvarlak derler ya, bir de asrın maçına çıktığını düşünen bir Galatasaray takımı var sahada. Giray Bulak’lı 4. sıradaki Denizli 15 dakikada 2 gol yemiş zaten. Maç kopup gidiyor. İnanıyoruz takıma, maçı döndürür diyoruz da Denizli maçı 3-0. Haliyle moral bozukluğu ile dönmüyor maç. Belki moral bozukluğu olmasa da dönmeyecek, Galatasaray bilenmiş çünkü.
Maç bitiyor boş boş bakıyoruz televizyona…
Yarın pazartesi. Okula gitmesek???
Gidiyoruz, aile öyle bahaneye sığınacak gibi değil ki, iyi ki de öyleler…
Trabzon sokakları o 10 mayısta unutulmaz. Hani Şota diyor ya 1996’da kaçan şampiyonluk için, insanlar vardı ama hayat yoktu. Aynıydı sokaklar… Kafalar yerde, gülümsemeyi bırak, çıt yok. Korna sesi yok neredeyse. Okula gidiyoruz, herkes sessiz. Kimse açmıyor konuyu. Adını vermeyeceğim, spor yazarlığı da yapmış bir hocamız vardı. O girdi derse, herkesin üzerinde en az 1 ton yük… Tecrübe tabii. Daha önce defalarca yaşamış aynı durumu. O gün yüzümüzü yerden kaldırdı sayın hocam, ellerinden öpüyorum. Aradan 13 yıl geçmiş. Biz de o tecrübeye eriştik o 13 yıl içinde. Anorthosis’ler, Galati’ler, Videoton’lar, şike süreci…
Biz başkanımız ülkenin başbakanına kızıp istifa ettiği, 4 ay başkansız kaldığımız, başkan vekili yüzünden teknik direktörümüzün istifa ettiği bir sezonda hem de bugün kadro okunsa “bunlarla mı” denilecek bir kadro ile şampiyonluk kovaladık.
Biz Trabzonspor’uz!!!!!
Bir bayrama mağlubiyetle girdik, mağlubiyetle çıktık. Yeniden doğuş dediğimiz sezon her gün yüzümüze tokadını çarpıyor.
Biz bu kulübü nice 10 mayıslar yaşamamıza rağmen bırakmadık; şimdi sorgulayınca güzel günlerden mahrum mu olacağız?
Muharrem Usta ve yönetimi İbrahim Hacıosmanoğlugiller bir daha bu kulübe hükmetmesin diyerek desteklediğimiz bir yönetimdir. Trabzonspor’u ayağa kaldırması için oradalar. 4 maçta 3 yenilgi alındığında biz Trabzonspor’dan vazgeçmiyoruz. Ama biz de insanız, onlarca kez yaşadık hüsranları, o sokaklar onlarca kez sustu. Artık susmuyor; bu iyiye işaret değil. Sevgili başkan ve yönetim… O sokaklar 3 yenilgi peş peşe gelmişken sessizliğe gömülmüyorsa korkun. Hele istediğiniz gibi sadece İHOcular eleştirince korkun. Çünkü o gün Trabzonspor ruhu yok oldu demektir. Bizler hep eleştireceğiz. Bazen olumlu, bazen olumsuz… Sizler bizim eleştirilerimizi düşmanca eleştiriler değil de o sessizliği defalarca yaşamış, her yenilgide kalbine ok saplanan kişiler tarafından yapılmış eleştiriler olarak algılayın. Ve o eleştirileri gerçek anlamda mantık süzgecinden süzün.
Sevgili camiam… Yönettiğiniz, oynadığınız, desteklediğiniz kulübü hatırlayın…
Unutmayın… Trabzonspor’un gücü karanlığı yırtacaktır…
Biz 10 mayıslardan geldik. Anorthosislerden geldik… Eğer dinlersek birbirimizi ve kandırmazsak, işte o zaman tekrar eseceğiz.