2009-2010 sezonu bittiğinde imza için Trabzon’a gelmişti Wisla Krakow takımından Polonyalı milli oyuncu.
Arkadiusz Glowacki 15 Haziran 2010’da kulübe imza attığından beri neredeyse 2 sene geçti, dün öğlen saatlerinde de kulübün ana sayfasında kendisi ile yolların ayrıldığını okuduk.
“Kulübümüzle olan sözleşmesi sona eren Polonyalı oyuncumuz Arkadiusz Glowacki’nin mukavelesi uzatılmamış ve Trabzonspor’daki çalışma süresi sonuçlanmıştır. Bu nedenle Trabzonspor formasını giydiği süreçte gösterdiği üstün görev anlayışı ve profesyonel yaklaşımı nedeniyle Glowacki’ye hizmetlerinden dolayı teşekkür ediyor, bundan sonraki yaşamında başarılar diliyoruz”
Açıkçası bizler için beklenmeyen bir şey değildi bu, sonuçta; neredeyse ilk geldiğinde soğukkanlılığı yüzünden “buz adam” diye anılmaya başlamış iken, ardı arkası kesilmez sakatlıkları neticesinde “cam adam” lakabı ile anılacak bir performans sergilemişti bu iki sene içinde. Şöyle kaba bir hesap ile iki sezonda toplam 93 resmi maçta sadece 37 kere forma giyebilmiş. Yani gene kaba bir hesapla bu iki sezonda oynanan maçların yaklaşık yüzde 40’ında hazırken yüzde 60’nda yoktu. Hani formsuz veya cezalı olduğu için oynayamadığı maçları bir kenara koyarsak, muhtemelen yüzde 50’sinde sakat olduğunu söyleyebiliriz.
Evet bir oyuncu içini hele yabancı kontenjanında oynatılan bir oyuncu için kötü bir istatistik. Öncesini bilmiyorum tabii, talihsiz sakatlıklar yaşadı belki veya kolay sakatlanıyordu ama oynadığı her maçta, sahada olduğu her anda da formasının hakkını veriyor, gerek kademeye girişi, yer tutuşu ve yerinde müdahaleleri ile bir defans oyuncusunun yapması gerekeni yapıyor, adeta tecrübesi ile Türkiye’de futbol seyircilerine yani bizlere defans nasıl yapılır dersi veriyordu.
Özellikle Avrupa Kupası maçlarında eğer ilk onbirde var ise hem bize ve takıma varlığı ile güven veriyor, hem demaç sonunda oyunun en iyi isimlerinden biri olmayı başarıyordu. Ağır bir defans oyuncusu görüntüsü vardı ama bir şekilde çok iyi kapatıyordu futbol bilgisi ile bu ağırlığını. Ayrıca, sakin görüntüsünden beklenmeyen bir hırs ile muazzam bir mücadele gösteriyordu sahada iken. Ama hepsinden öte ben bu adamın bir kere bile şikayet ettiğini, sinirlendiğini görmedim. Özel hayatını bilmem, Trabzon’a ne kadar uyum sağlamıştır hiç fikrim yok ama eğer sahada görünene göre yorum yapacaksak muhtemelen Trabzon’a gelmiş en efendi, en düzgün, en profesyonel ve en uyumlu yabancılardan biri olarak bundan sonra kendisini de anarsak yanılmış olmayız.
Hatta bir sıralama yaparsak; Cyzio, Szymkowiak’dan sonra Trabzonspor’a gelmiş ve taraftar arasında en sevilen Polonyalı oyuncudur muhtemelen. Zaten Trabzonspor taraftarları için uzun yıllar unutulmayacak bir sezon olan 2010-2011 sezonunda o efsane kadronun Egemen Korkmaz ve Giray Kaçar ile beraber sezona damgasını vurmuş başarılı defans oyuncuları olarak hep hatırlanacaklar.
Bundan sonra futbol hayatına devam eder mi Polonya’da bilmiyorum ama ne yaparsa yapsın, her şekilde kendisine hayatında başarılar diliyorum. Biz onu hep iyi bir oyuncu olarak hatırlayacağız, umarım o da bizleri iyi hatırlar. Teşekkürler Glowacki, bize bu iki yıl içerisinde yaşattığın tüm güzel anlar için. Yolun açık olsun, Güle Güle…
Teşekkürler Glowacki 🙂
ne güzel abimizdin sen Glowacki. öpüyoruz seni mucuk diye
öncelikle her zamanki muhalefet şerhimi koyayım, glowacki ile ilgili. biz iki yıl song ile gelişme kaydedecek genç savunmacılar bekledik. ancak gerek egemen, gerek giray, gerekse mustafa yumlu gelişimlerini glowacki döneminde gösterdiler. song’a büyük şef lakabı diğer oyunculara artı değer katacağı beklentisi ile verilmişti. şahsi görüşüm ise song’un bu konuda çok başarılı olmadığı. ancak glowacki ile birlikte özellikle egemen’in gelişimi kör bir insan tarafından görülebilecek düzeyde. diyarbakırspor’u küçümsemek gibi olmasın, ancak diyarbakırspor forvet hattının maynuna çevirdiği egemen çok geçmişte değil, bugünkü hali ise ortada. bu sıçramadaki paylar dağıtılırken bir numaraya yaşına ve ülkede maddi piyasası olmasına rağmen gelişmek isteyen egemen konulur, ikinci sıraya ise glowacki.
bu örnekte olduğu gibi glowacki’yi sadece oynadığı maç sayısıyla değerlendirmek bana göre hatadır.
iyice uzattık:)))
verdiği her şey için kendi adıma çok teşekkür ediyorum glowacki’ye. umarım bir gün takım elbisesiyle saha kenarında bizimle aynı renkler için atar kalbi.