Fenerbahçe’ye 2+1 yıl men cezası geldi. Şimdi temyizde.
Gazetelerimizin nedensiz bir şekilde “UEFA tahkimi” dediği bu temyiz sürecinden ise muhtemelen daha büyük ceza çıkacaktır.
Sebepleri basit:
– Temyize gitme hakkı davalıya mahsus değil. UEFA savcısı da disiplin kurulu kararını temyiz edebilir. Etmiş olması da kuvvetle muhtemel.
– UEFA müfettişi kararı temyiz ettiğinde temyiz organı cezayı yükseltme hakkına sahip.
– UEFA temyizinin disiplin kurulu kararını bozması çok nadir görülen bir olay.
– Fenerbahçe aleyhine verilen disiplin kurulu kararının oybirliğiyle verilmiş olduğu yönündeki rivayetler çok kuvvetli.
Üstelik bu 2+1 yıl men cezasının sadece ileri dönük uygulanacak olması, Fenerbahçe’nin Avrupa liglerine sokulmadığı 2011 sezonunun bu cezadan mahsup edilmemiş olması da şunu gösteriyor: bu ceza şikenin kendisi için verilmiş bir ceza değil. Eğer öyle olsaydı 2+1 cezanın bir yılı çekilmiş sayılır, geriye 1+1 kalırdı ama UEFA yaptığı resmi açıklamada “next three…” ibaresini kullanarak geçmiş yılın mahsup edilmediğini açıkça göstermiştir.
Yani Fenerbahçe’nin şikelerinin ayrıca saptanacak olması ve onlar için ilave men cezaları gelmesi beklenmektedir.
Nitekim iki gün önce Haluk Ulusoy Fenerbahçe’ye verilen cezayı nasıl azalttığını övünerek anlatırken Türk futbolunu bir kasırganın beklediğini de belirtmişti.
Fenerbahçe’ninkine paralel giden Beşiktaş disiplin sürecine baktığımızda da bu şüpheleyi teyit edici gelişmeler görüyoruz.
Beşiktaş’a verilen 1 yıl men cezasının nihai ceza olmadığını biliyoruz. Disiplin kurulu UEFA müfettişinden kişiler hakkındaki ayrıntılı dosyalar istedi. Kurulu onları da inceleyecek ve muhtemelen ek ceza verecek. Disiplin kurulu aynı şeyi Fenerbahçe için de istedi mi istemedi mi bilmiyoruz. Şunu söyleyebiliriz: tek bir kupa finalinde yapılanlar için bile o işe karışan gerçek kişiler hakkında ayrıntılı dosya isteyen disiplin kurulunun Aziz Yıldırım ve çetesinin faaliyetleri hakkında sahip olduğu bilgiden tatmin olmuş olma ihtimali sıfıra yakındır.
Beşiktaş’ın yaşadığı süreç hakkında hukukçu Doç. Dr. Mahmut Kaşıkçı’nın görüşünden alıntı yapalım:
“Kararda tedbir terimi geçmese de bu bir nihai bir ceza değil, BJK’nın 2013-2014 yılında Avrupa Ligi’ne katılım koşullarını taşımadığı konusundaki kuvvetli şüpheye dayanan ve Disiplin Kurulu’nca hükmedilen bir tedbirdir.”
Yani disiplin kurulu bu sene Avrupa liglerine katılım koşullarını taşımadığından kuvvetle şüphelendiği iki takımı, tedbir amacıyla öncelikle kenara çekmiştir. Kararın zamanlaması da bunu doğrulamaktadır. Haksızlığı muhtemel olan bu katılımları kesin surette engelledikten sonra durumu rahat rahat, zamanını geniş kullanarak inceleyebilecek, konu hakkında nihai kararını verebilecektir.
Uzun sözün kısası Türkiye büyük oynadı ve büyük battı.
Mehmet Ali Aydınlar’ın Fenerabahçe’yi kurtarma planı çok daha gerçekçiydi: Trabzonspor’a hak ettiği kupayı verecek, Fenerbahçe’yi Avrupa liglerinden sadece bir yıl mahrum bırakacak ve küme düşme yerine puan silme cezasıyla meseleyi kapatacaktı. Fenerbahçe ertesi yıl kaldığı yerden devam edecekti.
Muhtemelen o zaman da Fenerbahçe’nin küme düşmesi gerektiği yönünde talepler oluşacaktı ama alnımızın teriyle hak ettiğimiz kupayı almışken göstereceğimiz tepki son iki yılda sergilenen destansı bir mücadelenin 10’da biri kadar olur muydu? Hiç sanmıyorum.
Mehmet Ali Aydınlar’ın o zamanki çözümünü beğenmeyen bir beyefendi düğmeye bastı ve Türk futbolun başına Yıldırım Demirören geçti. Demirören meseleyi bedava kapatabileceğinden emindi. Ne de olsa onu destekleyen başbakan Euro 2020’yi UEFA’ya baskı aracı olarak kullanabileceğine inanıyordu. Tıpkı Japon başbakanını kafakola alıp olimpiyat meselesini halledebileceğine inandığı gibi. Ama dünyada o işler öyle yürümez.
Şimdi ne oldu? Tüm planları ellerinde patladı. Sadece 2011 sezonundan ibaret kalacak olan men cezasının üstüne 2+1 geldi. Bir yıl da Beşiktaş’a geldi. Şimdiden elde 4+1 yıl var. Üstelik bununla da kalmayacağı, Türkiye’yi bir kasırganın beklediği kesin gibi.
Şimdi suç kimde? Hakkını yedirmemekte kararlı olan Trabzonspor taraftarında mı? Eğer Türk futbolunu sevmenin, milletini sevmenin şartı kendi alın terini, hakkını Aziz Yıldırım’a, Yıldırım Demirören’e yedirmekse evet, en büyük vatan haini biziz. Karşımızda başbakan da dursa, Yıldırım da dursa, Demirören de dursa, kendi başkanımız Hacıosmanoğlu da dursa hakkımızı yedirmeyiz.
Yoksa suç Devlet Bahçeli’nin zannettiği gibi dış mihraklarda mı? UEFA disiplin kurulu üyelerinin bu kariyer tercihlerinin altında Türk düşmanlığı mı yatıyordu? Zekaya gel…
Ben size en büyük millet düşmanını söyleyeyim: bir ülkenin başbakanı o ülkenin futbolunu mahvettiğinde bile o başbakana çatmak yerine hayali düşmanlar yaratarak futbol mafyasına destek veren sözde muhalefet lideri, Türk milletinin de baş düşmanlarındandır.
Türk futbolu eğer Avrupa’dan bu kadar büyük cezalar alıyorsa ve daha da büyüğünü alacaksa bunun nedeni Fenerbahçe’yi yönetenlerin Trabzonspor’un hakkını yemekteki ısrarıdır ve Yıldırım Demirören’le Tayyip Erdoğan’ın onları kurtarmak için yaptığı yanlış hesaplardır. Yanlış hesap eskiden Bağdat’tan dönermiş. Şimdi ise Nyon’dan dönüyor. Mesele bu kadar basit.
Tüm bu gerçekler ortadayken bile sözde muhalefetin Türk futboluyla kumar oynayıp batağa sürükleyenlerle aynı safta durması son 2 yılki çapsızlıklarının üstüne sıva çekmiştir. Kemal Kılıçdaroğlu’nun da futbol mafyasına destek verici beyanda bulunması yakındır. Hiç şaşırmayacağız.
Peki Türkiye nasıl kurtulur?
Şike sürecinde yargılanan 13 kişi “Aziz Yıldırım’ın liderliğini yaptığı suç örgütünün üyesi” olmak suçundan mahkum edilmiştir. Bunun temyizi de yoktur. Sanıklar hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesesinden yararlandığı için bu kararlar kesinleşmiştir. Dolayısıyla yüz kızartıcı suç işlemiş olan bu yöneticiler dernekteki ve şirketteki görevlerinden alınmalıdır. Nitekim mahkeme de o yönde karar verdi ama fiili bir direniş var. Zaten bu, tek başına yeterli değil.
Trabzonspor’un hakkı olan kupa Trabzonspor’a verilmelidir. Nedeni izahtan vareste.
Peki bu yeter mi? Tabii ki yetmeyecektir. Bu ülkenin başbakanı, muhalefet liderleri, basını, spor yöneticileri bu kadar kifayetsiz olduktan sonra Trabzonspor kupasını alsa ne olur, üstüne 50 kere daha şampiyon olsa ne olur?
İki yıl öncesine kadar kupa özlemi çekiyorduk. İki yıldır ise ahlaklı, şerefli, haysiyetli bir Türkiye özlemi çekiyoruz. Onu bize kim verecek?
Kılıçdaroğlu beni haksız çıkarmadı ve 3 saat içinde şikecileri koruyan bir açıklama yaptı: http://www.radikal.com.tr/spor/kilicdaroglu_uefaya_sesleniyorum-1140083
Bu çaptaki insanların davranışlarını önceden bilmek dünyanın en kolay işi.
ehehehehe