2008 Şubat ayından bu yana başkan olan Sadri Şener için şu günlerde yoğun bir eleştiri var. Eleştirilerin temeli bedelsiz giden oyuncular ve transfer politikası. Eleştiri doğru ancak hakkaniyetli değil. İstifaya çağıranlar bile var.
Geçtiğimiz sezon en önemli iki oyuncumuz bedelsiz olarak başka takımlara gitti. Bunlardan bir tanesi Selçuk İnan. Bu arkadaş herkesin malumu defalarca Trabzonspor ya da yurtdışı diyerek sözleşme imzalamaktan kaçındı. Sadri Şener ve ekibi de sözüne güvenerek sözleşme imzalanması konusunda problem olmayacağını düşündü. Ancak böyle olmadı ve Selçuk İnan Galatasaray’a bedelsiz gitti. Bir diğer isim Egemen. Sözleşmesini yenilemedi ve Beşiktaş’a gitti. Egemen daha öncesinde zaten yönetimle de bir kriz yaşamıştı. Beşiktaş’a gitmesini bir nebze anlıyorum da oradan Fenerbahçe’ye gitmesi inanılır gibi değil. Daha 2 sene önce hakkını yemiş bir takıma gitmek literatürde “profesyonellik” olarak adlandırılıyor. Ben daha farklı bir tanım yapardım ama neyse.
Bu sezona gelelim. Burak Yılmaz da yurtdışına gidecek futbolculardan biriydi. Trabzonspor yönetimi önceki sezon Selçuk giderken Burak’ı kulüpte tuttu ancak bunun için de bir şart vardı; “5 milyon euro ve sonraki satıştan % 25 verene gider“. Dönem içinde bu rakam çeşitli şekillerde tartışıldı. Bu madde avrupa için denildi yalan çıktı. O zamanlar Burak bu çıkışı yakalamamıştı. Sözleşme yapıldığı sırada 5 milyon euro bu futbolcu için iyi bir rakamdı. Ne oldu? Geride kalan 1 senede Burak inanılmaz bir çıkış sergiledi. Gol kralı oldu ve o 5 milyon Burak için “az” gelir oldu. Sonraki gelişen süreçte Lazio, Lokomotif Moskova devreye girdi. Bunlarla anlaşma sağlanamadı. İddialara göre de Burak Fatih Terim’i aradı ve “beni kurtarın” dedi. Galatasaray da kendinden beklendiği(!) gibi hamlesini yaptı ve Burak’ı kadrosuna kattı. Hani o Trabzonspor için ölen, Beşiktaş taraftarı, Türkiye’de başka takımda oynamam diyen adam. İşin aslı şu ki Burak Yılmaz’ı yurtdışından hiç bir kulüp istemedi. O da Trabzon’da kalmak yerine İstanbul’a gitmeyi tercih etti.
Tabi Umut, Engin ve Ceyhun da var. Umut Bulut 1 sene yurtdışında oynadı sonra Galatasaray istedi, kiralık olarak oraya gitti. Engin zaten Şenol Güneş’e karşı söylemlerinden sonra taraftar ve yönetimin gözünde bitmişti. Sorunlu bir oyuncuydu. Ceyhun zaten işe yaramıyordu. Neticede 2010-2011 sezonu kadromuzdan 6 oyuncuyu 6 milyon euro bedelle Galatasaray’a verdik.
Sadri Şener ve ekibinin tek suçu bu oyuncuların söylemlerine güvenmesidir. İstanbul’dan gelen oyuncular tekrar oraya dönebilmek için her şeyi yapar. Bunu artık öğrenmeleri gerekiyor. Bedelsiz giden oyuncular için de Babam ve Oğlum örneğini veririm hep. Orada geçen replik “gitmek isteyenin önünde dağ olsa duramaz” idi. Egemen, Selçuk ve Burak gitmek isteyenlerdi ve durdurulamadılar. Burak 1 sene o da belirli şartlarla durduruldu ancak eninde sonunda o da gitti.
Şimdi taraftarların bir kısmı Sadri Şener ve ekibinin görevi bırakması gerektiğini düşünüyor. Bunu söylerken Sadri Şener gelmeden önce Trabzonspor’un halini akla getirelim. Trabzonspor anadolunun ağabeyi, büyük takım, saygı duyulası vs vs. Peki şimdi ne diyor İstanbulsporlular; trabzonspor itici, başkanı trabzonspor’u bitiriyor, trabzonspor büyük değil vs vs..
Şimdi bir oturup düşünelim. İstanbulsporlular sizi eleştiriyorsa, sürekli sizin hakkınızda konuşuyorsa bu aslında iyi bir şey değil midir? Tüm türkiye’nin konuştuğu, tüm İstanbul takımı taraftarlarının eleştirdiği, yerdiği, dalga geçtiği bir takım iseniz demek ki pek çok şeyi doğru yapmışsınız demektir. Bir kenarda figüran olarak durursanız herkes size saygı duyar çünkü işlerine burnunuzu sokmuyorsunuz demektir. Haklı davanız ile dalga geçiliyorsa bu işin ciddiyetini kamufle etmek içindir. Düşünün ki tescil organı hariç tüm kurumlar rakibinizin şike yaptığını onaylamış. Siz de hakkınız olan kupayı istiyorsunuz. Ancak herkes tarafından alay konusu oluyorsunuz. Bu ülkede hakkını aramanın sonucu budur. Alay edilirsiniz. Sizin hakkınızı yiyen, güçlü olan sizinle dalga geçer. Ülkenin her kurumunda bunu rahatlıkla gözlemleyebilirsiniz.
Burak ve Selçuk’u alan Galatasaray’a gelelim. Benim onlara tek bir sözüm var. Yarın siz de düşeceksiniz ve sizin de oyuncularınız ücretsiz olarak başka takımlara gidecek. İşte o zaman hangi yüzle çıkıp insanları centilmen olmamakla suçlayacaksınız. Sadri Şener ve ekibi bu transferler yüzünden de alaya alınıyor. Ben soruyorum. İnsanların sözüne güvenmek ne zamandır alay konusu oldu? İnsana değer vermek ne zaman saflık, ahmaklık oldu? Burak Yılmaz da Selçuk İnan da sadece yurtdışına gidecekti. Yönetim bu insanları zamanında alıp başucuna koydu. Peki bu insanlar ne yaptı? Sezon içerisinde çeşitli ayak oyunları, gizli anlaşmalar ile kalitelerini ortaya koydu. Ey Galatasaraylı taraftar sana soruyorum. Sen zannediyor musun ki bizim problemimiz Selçuk’un Burak’ın Galatasaray’a gitmesidir? Problem bu oyuncuların davranışlarında, karakter yapılarındadır. Ve yarın sana da aynısını yaptığında ancak o zaman anlayacaksın işin acı tarafını. Sadri Şener ve ekibi insanlıklarının kurbanı oldu. Güvendiler. Halbuki bilmeleri lazımdı ki güven bu ülkede enayilik ile eş anlamlıdır.
Transfer konusunda Sadri Şener ve ekibinin hataları olduğunu ben de düşünüyorum ancak “transfer yapın” demek kolay. Fenerbahçe’nin en ucuz kombinesi 750 TL. Senin ise 300 TL. Yönetim çıkıp dese ki “buyrun kale arkası kombinesini 1000 TL yaptım” ne yapacaksın? Çıkıp yönetime sayacaksın, söveceksin. Daha da ötesi kimse kombine almayacak. Peki sen kombineye o kadar para veremeyip “Trabzon insanı o kadar zengin değil” diyebilirken nasıl Trabzonspor’dan zengin bir kulüpmüş gibi transfer isteyeceksin. Sonra efendim adamlar bir forma satışı ile transfer masrafını çıkarabilecekken sen yıl boyu forma satsan tek transferi bile karşılayamassın. İşin borsa, şirketleşme, sponsorluk boyutuna hiç değinmiyorum.
Sadri Şener ilk aday olduğunda ekşi sözlükte ilk entrysini ben yazmıştım. “eğer gerçekten aday olursa bir çok ismin destekleyeceği hatta adaylığını geri çekeceği bir isim olup trabzonspor efsanesi reloaded adlı film gösterime girecektir.” Hâla da aynı fikirdeyim. 2010-2011 sezonu şampiyonu. 2009-2010 sezonu türkiye kupası ve süper kupa sahibi. 2011-2012 sezonunda da ilk defa katıldığımız şampiyonlar liginden son dakikada elendik.
Elalem şike yaptığı tescillenmiş başkanına sahip çıkmak için ülkeyi ayağa kaldırırken biz 2 oyuncu kaybettik, yaptığı transferler tutmadı (ki guiza 17 milyon euro hatırlatırım), 2 yanlış cümle söyledi diye başkanımızı yerin dibine sokuyoruz, eleştiriyoruz daha da ötesinde istifasını istiyoruz. Geçmiş dönemlerimizden ve rakiplerimizden hiç ders almıyoruz.
belirtmem gerekir ki ben de sadri şener ve ekibinin istifasını siteyen kitlenin içindeyim. oziloz insana değer vermekten bahsetmiş, ancak yönetim galatasaray adına çalışan bir menajere(ogan tarhan) emanet edilmiş bir oyuncuya güvendi. kuzuya kurt emanet ettikten sonra kuzu saldırdı demenin pek mantığı yok. futbol 90lardaki gibi yönetilmiyor, sadri şener’in dediği gibi…
Tipik bir yıkıcı, bölücü zihniyetsiniz. Ogan TARHAN’a ait birçok futbolcu varken, hiçbiri yemek yediği kaba pislemiyorken, kendi fikrinizi empoze etmek için iktidara kör gözle yüklenmek, Sadece kendinizin haklı olduğunu sanmak, başkasının hakkını gözetmek yerine sadece kendinin haklı olduğunu sanmak, muhalefet yapacağım diye yıkıp yakmayı maharet sanmak, dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan devamlı nasipsiz kalmak ancak sizin gibi ve aynı mantıktaki insanlara has bir olgu olsa gerek.
Yahu kardeşim birlik beraberlik ne demektir siz bilmezmisiniz? Adamın ne suçu varda direk alaşağı etmek istersiniz? Neden destek olmayı düşünmezsiniz? Kol kırılır ama yen içinde kalır ne demek bilmezmisiniz?
Yazık vallahi Sadri ŞENER’e, yazık yönetici olmak isteyenlere…
FB li, GS li veya BJK li olsa sizin yaptığınızı yapmazdı.
Helal olsun size ve sizin gibi düşünen zihniyete…
bugün bu ülkeyi yöneten mantığı çok güzel özetlediniz… italyan medyası 4 temmuzda türkler bunu yine örtmeyi başarır demişti misal… dünya bize bakınca her türlü kirli işin döndüğü bir ülke olarak görüyor ve bunda ilk örnek kolun kırılmasını üstüne dikiş atarak düzeltmeye çalışan zihniyettir. yarayı temizlemeden yarayı örtersek enfeksiyon gelişir, bugün türk futbolunda geliştiği gibi. bugünkü enfeksiyonun sebebi ise bu kirli örtbas işini destekleyen sizin gibi insanlardır.
galatasaray aş.’nin bir çalışanının bir oyuncunun menajeri olması ise saçmalıktır. bu trabzonspor için de,varsa, geçerlidir, fenerbahçe için de.
neyse şike yapsa da sahiplenin filan diyen biri için uzun bir yanıt oldu. her şeyi geçsek bu takımın yolunda hayatını kaybeden taraftarların kanı bizi kul hakkı yemekten alıkoyar.
size çamurunuzda iyi eğlenceler diliyorum.
Sadri Şener’i istifaya davet edenleri iki açıdan eleştiriyorum:
1) Şike süreci sonuçlanmadan Trabzonspor yönetiminde yaşanacak bir istifa Trabzonspor’a şikecilerle mücadele yolunda büyük bir darbe vurulması anlamına gelecektir. Şikeciler için bu durum körün istediği bir göz Allah verdi iki göz hükmünde olacaktır.
2) Sadri Şener yönetiminin ciddi hataları olduğunu kabullenmekle birlikte, “Sadri Şener’in yerine talip olan herhangi birisi var mıdır? Var ise kimdir? Sadri Şener yönetiminden hangi açıda daha iyi yönetim sergileyecek, bunun için taraftara sunduğu güvence ve projeler nelerdir?” , bu sorulara tatmin edici bir cevap almadıkça kendisinin istifası talebine Trabzonspor’un çıkarlarına aykırı bulduğum için kesinlikle ve şiddetle karşı çıkıyorum.
İki açıya da tamamen katılıyorum MLH, eyvallah.
Ayrıca OZILOZ zaten çok güzel ifade etmiş; “geçmiş dönemlerimizden ders alabilmemiz lazım”.