NO SOÇİ

 

Trabzonspor parasal ve sayısal azlığına rağmen 30 yıldır Türk futbolundaki kartelleşme ile mücadele ediyor. Özellikle son 3 yıldır hukukun tüm gerekleri ve adli otoritelerin tamamı da arkasında olduğu halde Trabzonspor’a hakkını vermemekte, onu yok saymakta direnen, yıldırmaya çalışan bir siyasi-ekonomik güç var.

İşte bu mücadeleyi verirken siyaset ile ekonominin kurduğu ortaklığın hukuka, haklara tecavüz etmesinin ne kadar aşağılık bir tavır olduğuna, sonuçlarının ne kadar mide bulandırıcı olduğuna en yakın mesafeden tanıklık ettik ve etmeye devam ediyoruz.

İçinde bulunduğumuz günlerde dünyanın başka yerinde buna benzer başka gelişmeler de var. Kırım hukuka aykırı bir biçimde Rusya tarafından işgal edilmek üzere ve Rusya’yla çok yoğun ticari münasebeti olan, nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan ve Kırımlı Tatarlarıyla arasında sadece lehçe farkı bulunan bir Karadeniz ülkesi (kısaca Türkiye diyoruz kendisine) bu işgali (diğer pek çok uluslararası konuda olduğu gibi) “şiddetle kınamak” ile yetineceğe benziyor. Çünkü Rusya’yla arasında çok sıkı ekonomik bağlar var.

 

Kırım parlamento binasının üstünde Rusya bayrağı çekili

Aynı şey Soçi olimpiyatları için de geçerli. Bugün büyük çoğunluğu Türkiye’de yaşayan Çerkezlerin 150 yıl önce anavatanları, anavatanlarının başkenti Soçi’de Rusya kış olimpiyatları düzenledi ve bozuk olimpiyat halkaları ve sempati yaratmaya çalışan maskotlar arasında geçen bu organizasyonda Çerkezlerin, Çerkezistan’ın adı bile geçmiyor. Bu konuda Rusya devletinin yaptıkları aşağıdaki No Soçi videosunda görülebilir. Peki ya dünyada en çok Çerkezin yaşadığı ülke olan Türkiye ne yaptı? Olimpiyat açılışına katılmaktan başka hiçbir şey.

No Soçi

Demir perdenin çöküşünde dibe vuran Rusya toparlandı ve nüfuzunu genişletiyor. İnsanların bireysel haklarının ve toplumların kolektif haklarının korunduğu Batı Paktı yerine mutlak devlet otoritesinin hakim olduğu Şangay Beşlisi’ne heves edenler ne der bilemeyiz ama artık ekonomik-siyasi menfaatleri bir kenara bırakıp hukuka öncelik vermek gerektiğini her vesileyle hatırlatmak isteriz. Mikro ölçekte de makro ölçekte de Türkiye’nin sorunu önceliklerini yanlış kurma sorunudur.

Zulme sessiz kalınan bir yerde ekonominin hiçbir anlamı yoktur. Eskilerin deyişiyle:

Zulümle abat olanın ahiri berbat olur 

Bir Yorum Yazın