KENDİNİ BİLMEK

Aşağıdaki yazı Adem Yiğit imzasıyla 17 Eylül 2012 tarihinde Medyaspor.com adresinde yayınlanmıştır.

 

Trabzonspor’la ilgili söylenebilecek her şey bir tarafa, bu fotoğraf karesi bir tarafa. Bu sevdanın üzerine söylenecek her söz boş. O annenin ellerinden, o evladın gözlerinden öpüyorum. Onların yüksek müsaadesiyle bir şeyler zırvalamak istiyorum.

Bu sezonki Trabzonspor’dan ne bekliyoruz? Şampiyonluk mu? O zaman bu maç üzerine söylenebilecek tek şey var: Trabzonspor’un bu sezon ilk 3’e girmesi müthiş bir başarı olacaktır. Trabzonspor’dan mücadeleye devam etmesini mi bekliyoruz? O zaman maç için söylenebilecek çok şey var. Ve sezon boyunca herkes bunlardan dem vuracak.

Maçın geneliyle ilgili şunu söyleyelim: Sivasspor Trabzonspor’dan daha iyi oynadı. Daha iyi alan daralttılarr. Daha tehlikeli sayılabilecek ataklar geliştirdiler. Son hamlelerde biraz daha dirençli ve bilinçli olabilselerdi ilk yarı hüsran olabilirdi Avni Aker’de. İlk yarı topa Trabzonspor daha az sahip olsalar da sonuca giden paslarla kaleye inme çabasında oldular.  2. yarıda topa daha çok hakim olan onlardı. Mustafa ile oyun kurma çabasındaki Trabzonspor, Mustafa’nın pas tercihlerindeki hatalar sebebiyle, zaten ne istediği tam olarak anlaşılamayan karmaşık bir anlayışla sahaya çıkmışken işleri iyice karmaşık hale getirdi. Bu da Sivasspor’un işine geldi. Atıf ve Erman gibi oyuncularla etkili oldular Trabzonspor kalesinde. Mustafa, Trabzonspor’un istatistiksel olarak topla en çok haşır neşir olan ismi oldu dünkü maçta. En iyiyi seçeyim derken en kötüyü yaptı. Kaş yapayım derken göz çıkardı. Her topum tehlike yaratsın, benim pasımla tehlike başlasın anlayışından sıyrılması gerekiyor Mustafa’nın. Orta saha oyuncularımızla daha dinamik bir pas alışverişi kurabilir, daha hızlı davranabilir. Yanlış tercihlerinin yanına  kaybettiği zamanı da eklersek rakip iyice müdafaaya oturuyor ve alanı sıkıştırıyor.

Neyse ki Sapara bu noktada takımın nabzını yoklayarak ritmi ayaklarına aldı. Hem oynadı, hem oynattı. Takımın en çok pas yapan ismiydi. Alanzinho ona en çok destek olması gereken zamanlarda hem durarak oynayan ve kopuk bağlantılar nedeniyle ondan uzak kalan arkadaşlarının, hem de bu tip durumlarda alternatif üretemeyen oyun zekasının kurbanı oldu. Bazen basit oynamak en zorudur. Alanzinho için özellikle…

Sivasspor’a dönersek, özellikle yedikleri golden sonra baskıyı artırdılar. Burada onlara dur diyen isim Onur Kıvrak’tı. (İç burkan bir sakatlıkla devrettiği kaleyi, yine iç burkan bir sakatlıkla devralması bir başka burukluktu. Performansıyla bu burukluğu sevince çeviren de yine oydu.)

Trabzonspor’un, evet, eksikleri var. Zokora haricinde bu sezon ideal orta sahayı oluşturması beklenen oyuncuların hiçbiri sahada değildi. (Soner, Colman, Volkan, Olcan) Ama bu eksiklikler, oyuncuya bağlı futbolun yerine, oturmuş bir futbol anlayışı inşa etme şansını da beraberinde getiriyor. Bu şansı kullanmanın başlıca şart da Şenol Güneş’in değişen takımı özümsemesi gerekliliği… Rakip analizleri konusunda da büyük bir sıkıntımız olduğunu düşünüyorum. Aslında bu sıkıntının diğer bir tanımı “Kendi oyununu rakibe kabul ettirme isteği” de olabilir. Ama ortada henüz bir oyundan söz edemezken, rakip analizlerinin önemi iki katına çıkıyor. Ve bu da “Duruma göre taktik revizyon” eksikliğimizi gözler önüne seriyor. Videoton maçlarında bu eksikliğimizi net bir şekilde görmüştük. Genel olarak Trabzonspor durağan, Trabzonspor takım halinde hücum edemiyor, takım halinde savunma yapamıyor. Alanı iyi daraltan rakiplere karşı pozisyon bulmakta 3 sezondur olduğu gibi sıkıntılar yaşıyor. Çözümün nasıl geleceğini en iyi Şenol Güneş biliyor. Biz de düzeleceğimiz umuduyla bekliyoruz.

Dünkü maçta ilk kez forma giyen Emerson’a da biraz değinelim. Dün defansif anlamda Özgür Yankaya’nın pozisyonel sezgisinin düşük olmasının kurbanı oldu Emerson. Pedriel’le girdiği mücadelelerde çalınan fauller yüzünden defansif sertliğini düşürdü. Ardından Cerny’nin oyuna girmesiyle de aksadığını gördük. Bütün bir kanadı tek başına savunduğunu hesaba katalım. Ayrıca takımın en yüksek yüzdeyle pas yapan oyuncusu yine Emerson’du. Yasin ve Henrique’den sonra da ceza sahasına en çok top taşıyan oyuncu da.  Bu oyunuyla kendisine kıkır kıkır gülmek için sırada bekleyenlerin kursağında korsan kancası ağusu bırakmıştır diye tahmin ediyorum.

Arkadaşlarla zaman zaman konuşuyoruz: Tolga mı Onur mu? diye. Şahsi tercihim, Tolga’ya duyduğum hadsiz saygıya karşın Onur’dur. Dün Trabzonspor adına maçın açık ara yıldızıydı. – Zeki’nin ilk maçındaki kalburüstü performansını unutmuş değilim- Refleksleri, sürekli oyunun içinde kalması, ceza sahası hakimiyeti, iletişimi… Onur Türk futbolunun geleceğidir. Galatasaray’a transfer olmazsa ulusal körler tarafından asla fark edilmeyecek olsa da öyledir.

Zeki Yavru‘nun bu maçta kötü, çok kötü bir performans sergilediğini düşünün. Bu ihale ona mı kalırdı böyle bir durumda? Bugün Trabzonspor’la ilk resmi maçına, hem de ilk 11’de çıkan Zeki Yavru’ya mı kalırdı bu ihale? Ben Mücadeleye devam diyenlerdenim, ve mücadeleye devam diyenler, adına Türkiye Futbol Ligi denen hisseli harikalar tiyatrosunda zirvenin nasıl şekillendiğini iyi biliyor. Bu ligde bir maç kazanacağıma, eğer bir ışık görüyorsam ve bir ışık gösteriyorsa Zeki Yavru’ları kazanmayı tercih ederim. O yüzden zaman zaman, ara ara bu çocukları hazırlarım. Böyle yapmalıyım. Ki sahaya atıldıklarında kendilerini pimi çekilmiş el bombası gibi hissetmesinler. Biz, Zeki Yavru’yu, bu yavruları izlemek için Serkan’ın, Serkanların sakatlığını beklemek istemiyoruz özetle. Bu sezon bir geçiş sezonuysa, “kendini yeniden tanıma ve tanımlama” sezonuysa hele…

Bir Yorum Yazın