1 Haziran 2013 günü, Türkiye’nin siyasi tarihine geçti bile.
Birkaç gün önce Taksim Gezi Parkı’nda başlayan küçük bir oturma eylemi, yöneticilerin çapsızlığı ve zorbalığı nedeniyle dev bir kitlesel harekete dönüştü. Boğaz köprüsü binlerce insanın yürüşüne tanık oldu.
Bazı otoriteler kitleyi “Birkaç marjinal grup” diye tarif etmeye çalıştı.
Öte yandan bazı partiler de halktan gelen bu tepkiyi kendine yontmaya çalıştı. Sağcı, solcu, genç, yaşlı, AKP’li olan olmayan binlerce insanın katıldığı bu eylemi kendi parti faaliyeti gibi sunmaya çalıştılar ve hala buna uğraşıyorlar.
Ve tabii Statükospor da bu eylemde çapını belli etti. Sözde “Direnişin rengi olmaz” diye sosyal medyada yaydıkları pankartta direnişi, Tayyip Erdoğan’dan, Yıldırım Demirören’den birinci derece beslenen 3 İstanbul takımına izafe etmeye çalıştılar.
Çapsızlıklarını sergilemekte ne kadar ısrarcı olsalar da herkes bu hareketin belli bir partiye ait olmadığını hele hele belli spor kulüplerinin camiasına ait olmadığını çok iyi biliyor.
Bencillere, sahiplenmecilere, çapsızlara inat Trabzonsporlular da yeşil katliamına karşı çıkmak için oradaydılar ve orada olacaklar.
Bu olayların sonucu ne olur bilinmez. AKP ne kazanır ne kaybeder bilinmez ama bu olayların net bir kaybedeni var: Türk medyası.
Yer yerinden oynarken bile 3 maymunu oynamayı başarabilen medyanın yüzsüzlüğünü biz şike sürecinden zaten biliyorduk. Fakat spor severlerin de onlar kadar yüzsüzleşip bu direnişi bile dezenformasyon aracı yapabileceğini düşünmemiştik. Öğrenmiş olduk.
Afedersiniz de siz “geliyoruz” dediniz gelmeyin diyen mi oldu bu olaylarda.? Direniş İstanbul’da başladığı ve bu camialar İstanbul kulüpleri olduğu için onların taraftarı örgütlendi ve beraber katılma kararı aldı.
Medyanın yüzsüzlüğü şike sürecinde herkesin malumuydu evet. Fakat polis şiddeti de malumdu ve hepiniz oturduğunuz yerlerden “oh olsun” diyordunuz. Çapsızlıktan bahsetmişken belirteyim dedim.
Evet gelmeyin diyen oldu. yukarıdaki pankart aynen öyle diyor. Fakat gelen yine geldi. O pankartı da yapanları da kimsenin taktığı yok.
“Oturduğu yerden oh olsun diyen insanlar” senaryosunu yazarak çapsızlık kelimesinin anlamını bir kere daha teyit ettiğiniz için teşekkür ederim.