BİZE EKŞİ DE TRABZON

Geçtiğimiz hafta Salı günü, yani 18 ekim 2011 tarihinde oynanan CSKA Moskova Trabzonspor Şampiyonlar Ligi B grubu maçını İstanbul Taksim’de, İstiklal Caddesinin yan sokaklarından biri olan Mis Sokak’ta küçük ama şirin bir mekanda izledim. Daha önce de maç izlediğimiz bir mekandı evet ve hatta daha önceden bir kaç kez beraber maç izlediğimiz yüzler de vardı. Fakat bu geceyi farklı ve daha keyifli kılan, bu sefer sayı olarak futbolda sahadaki oyuncu sayısı olan 11 kişiyi bulmuş olmamızdı. 11 çok sıradan bir rakam gibi gelebilir sizin için belki ama benim için öyle böyle bir 11 kişi değildi bu ekip. Yani hiç sıradan dostlar değildi yanlarında maç seyrettiklerim. Tek tek kişisel özelliklerine ve detaya girecek değilim fakat bu 10 kişiyi de bana özel kılan ortak noktaları Trabzonspor taraftarı olmaları ve sözlük yazarı olmaları idi.

Hatta içinde bulunduğumuz Dik Oyna sayfalarının yazar ve yönetici kadrosunun ekşi sözlük yazarları arasındaki Trabzonspor’lu olan yazarların bir araya gelmesi sonucu oluştuğunu duymuşsunuzdur. Peki kim bu Trabzonspor’lu sözlük yazarları veya sözlük tabiri ile Trabzonspor’lu suser‘ler? nasıl bir araya gelmişler ve dahası onları bir araya getiren ortak değerler adı üzerinde “Trabzonspor” ve “futbol” bu belli, ama nasıl olmuş da bir araya gelmişler. İşte o konu ile ilgili yazmak istedim.

Hani ekşi sözlükte bir süre takılıp da futbol başlıklarına aşina olanlardan bilhassa Trabzonspor konu başlıklarında gezenlerden; “kendi kalesine gol atan kaleci“‘yi duymayan kalmış mıdır? Yıllardır takip ettikleri sözlükte yazarlık aklından bile geçmeyen insanlar muhtemelen bir gün onun ve onun gibi azınlıkta kalmış ama direnişinden ve dik oynamaktan vazgeçmemiş yazarların yazdıklarını okuduktan sonra “ya neden ben de sözlükte yazar olup ona ve takımıma bir şekilde destek olmuyorum” dememiş midir? Ben en azından kendim ve bir kaç kişinin bu ve benzeri nedenlerden dolayı sözlüğe girdiğini veya dönüş yaptığını biliyorum. Ekşi Sözlük belki bir futbol platformu değil evet, kuruluş amacı arasında taraftarların tartıştığı bir futbol forumu olma amacı da hiç yoktu eminim ama artık aksini iddia etmek de hayli güç. Türkiye geneline baktığımızda İstanbul’un eski ve köklü takımları, Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray seyircilerinin çoğunluk olma durumu ve insanlarımızın herşeyden çok futbolu konuşuyor olma durumu ekşi sözlüğe de fazlası ile yansımış durumda. Futbolda Anadolu Devrimi’nin öncüsü olan Trabzonspor ve Trabzonspor’lu olma durumu ise medya ve benzeri ortamlarda yaşadığı yanlızlığını sözlükte de yaşıyordu. Bunu daha iyi anlayabilmek için bu saydıklarımızdan herhangi bir İstanbul takımının Trabzonspor ile oynadığı bir maç ile ilgili sözlükteki maç başlığına bakmak kafi. Kimi zaman onlarca kişiye karşı tek başınıza olduğunuzu hissetmenizi sağlıyorsa yazdıklarınız, ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız.

İşte kimileri yeni, kimileri eski de olsa, son zamanlarda Trabzonspor’a daha büyük bir destek verebilme adına sıkı bir dayanışma içerisine girmiş bu yazarlarla beraber maçı izledik. Birbirinden farklı ve değişik kullanıcı isimleri ile tanıyorsunuz belki de onları; lebbeyk, cerahat, hela gozlum, kazim, lop lop et olsun, jn drk, gozluklu ispartakus, habercik. O gün yanımızda olmasalar bile olmak isteyeceğine inandığım, farklı şehirlerde ve hatta ülkelerde bulunan toplam sayısı 65 kişiye ulaşmış muazzam bir ekipten bahsediyoruz aslında. Etnik kökenleri, hayat görüşleri, meslekleri, ideolojileri, dini inançları, hayattan beklentileri bile belki de farklı olan bu kadar insanı bir araya toplayan Trabzonspor sevgisi. Onları birbirine bağlayan ise Trabzonspor’u destekleme fikri. Neticede bir çok futbol ve taraftar forumu var takip ettiğim; ama genellikle bu forumlar ya tamamen dışarıya kapalı sadece Trabzonspor taraftarlarına açık ya da başka takımların taraftarlarına ama ekşi sözlük gerçekten herkese açık ve kısmen eşit şartların sunulduğu istediğiniz bir konuda sınırları aşmadıkça “hodri meydan” diyebileceğiniz bir oluşum.

Hani kim dedi hatırlamıyorum ama; “Trabzon’da Trabzonspor’lu olmaktan çok daha güzel İstanbul’da bir Trabzonsporlu olmak” gibilerinden bir cümle sarfetmişti biri. Sonuçta, Trabzon’da isen Fenerbahçe’yi, Beşiktaş’ı, Galatasaray’ı yendiğin zaman kimi kızdırabileceksin. İstanbul’da isen eğer bu çok kolaydı ve zevkliydi… Ama aslında bir o kadar da zorlu ve meşakkatli. İşte bu zorluklara karşı duruyor olması bile bana bütün bu bahsi geçen ve bizimle irtibata geçen sözlükteki yazarlar ile aynı çatı altında olmak fikrini benim için çok anlamlı kılıyordu. Bu sebep ile özel mesajlaşmalar ile birbirimize destek vermeye tanışmaya başladık.

Öte yandan özlükte yazarların katıldığı zirve adı verilen buluşmalar ve organizasyonlar vardı. Hatta bunların mini zirve adı altında küçük ölçeklileri de yapılıyordu ortak paydası olan yazarlar arasında. Bu bağlamda bir “Trabzonspor’lu sözlük yazarları zirvesi” fikri atıldı ilk olarak ortaya. Bunun için insanlardan gelen tepkiler çok olumlu idi ama gene de organize olabilmek şart idi. Ötesinde, farklı şehirlerde ve ülkelerde olan insanları toplamayı geçtim, sözlük yazarlarının çoğunlukta olduğu istanbul’da bile herkesin ortak bir boş vaktini ayarlamak, herkese uygun bir yer seçmek bile çok zor bir işti. Konu Trabzonspor olunca aslında en mantıklısı da bir Trabzonspor maçı için bir araya gelmekti. İşte tam bu sırada İstanbul’da oynanan Benfica maçı ilk adım için vesile oldu. Tek tek herkes ile mesajlaşmak zor olunca; bir “mail grubu” fikri ortaya atıldı ve ondan sonra devamı geldi, en nihayet facebook’da grup derken bugünkü haline geldi. Artık sözlükte yeri geldiğinde ortak hareket edebilen, seslerini duyurabilen bir güruh haline geldi Trabzonspor’lu yazarlar.

Ve 10 kişinin katılımını beklerken, zaman ve yer konusunda anlaşamayıp sadece “kosi” ile seyrettiğimiz, nihayetinde başarısız bir zirve girişimi sayılabilecek Atatürk Olimpiyat stadında oynanan Benfica maçı sonrası; İspanya’da oynanan A. Bilbao maçı için; lop lop et olsun, mhm, lebbeyk, medinho, florinop ile Bostancı’da biraraya gelerek ilk kez zirve yolunda bir adım atmış olduk.

Hatta devamında iptal edilen İstanbul’da oynanacak olan A.Bilbao maçı öncesinde “hela gozlum” sağolsun; üşenmeden tasarımını yapıp, beraber bastırdığımız bir afişimiz bile vardı artık.

 

 

Derken Şampiyonlar Ligi maçları ile başlayan seride Milano’da oynanan İnter maçını izledik beraber ve aralarında olamadığım başka bir şampiyonlar ligi gecesinde Lille maçı izlendi. İşte böyle bir düşüncenin sonucunda 18 ekim gecesi diğer buluşmalarında üstüne çıkan bir sayı ile 11 kişinin buluşması, tanışması, kaynaşması idi beni sevindiren ve heyecanlandıran.

Bu arada o geceye geri dönersek; maç 3-0 bitti. Evet kötü bir sonuç oldu, kötü de oynamamıştı takım, “oynadığımız oyunun karşılığı bu olmamalıydı” serzenişi hakimdi grup içerisinde. Hepimizin belki de farklı sebepleri vardı neden kaybettiğimiz hakkında, kimimiz Alanzinho’yu suçluyordu, kimi Colman’ı suçluyordu. Halil boş kaleye yuvarlayabilse topu belki biz farklı kazanacaktık.  Hatta belki de suçlu o gece iki maçtır süren şampiyonlar ligi totemini bozup son anda gelmekten vazgeçen kardeş idi. Ama maksat muhabbet değil miydi zaten. Biraz dumanaltı olsa da amacına ulaşmıştı ne olursa olsun o gün biraraya gelenler. Bir sonraki maçların organizasyonları ile ilgili fikirler ile devam etti gece, Trabzon’daki maça minibüs kaldırmak, Lille maçına Fransa’ya ucuz tur nasıl ayarlarız, şike iddianamesi ne zaman açıklanacak falan filan derken gece yarısına doğru en son Taksim meydanında vedalaşarak grup ilk mini zirveyi tamamladı. Bu geleneğin devam etmesi ve hatta diğer şehirlerden gelecek katılımlar ile çok daha büyük organizasyonlar ile sayımızın giderek artması dileğiyle nice organizasyonlara, buluşmalara hatta nasip olursa deplasman maçlarına diyelim. Kim bilir belki de bir gün hepimizin Trabzonspor ile özdeşleştirdiği ve hatta kutsal olarak bellediği H.Avni Aker Stadında hep beraber yapılacak bir zirveye…

2 comments
  1. totemi bozan kardeş, kardeş değildir. adı da Kenan Apaydın’dır. yolda görenlerin taşlaması gerekir bu kişiyi.:)
    Eline, beynine sağlık Selim kardeşim…

Bir Yorum Yazın