BİZDEN BİRİ

Kış  mevsiminin bitip yavaş yavaş baharın başladığı günlerin birinde, Karaman’da, ’85 Martının 15.  gününde, memur bir baba öğretmen bir anne ve bir kız çocuğundan oluşan Kaçar ailesi, yeni üyesine, yeni bebeğine merhaba diyordu. Evet,yazımda işlemeye çalışacağım bu bebek, Trabzonspor’da oynamakta olan, takım kaptanlarından  millî futbolcu Remzi Giray Kaçar.

Giray’ın kulüp futbol kariyeri çocukluğunda başladı. Doksanların başında,Ankara’da Gençlerbirliği altyapısına başvuruyordu, mahalle maçlarında bir ağabeyinin üzerinde gördüğü al-kara formaya özenerek. Gelgelelim aile bu başlangıçtan başlarda pek hoşnut olmamıştı, hepimizin bildiği bir klişenin ardına sığınarak “okulla futbol(aslında genel olarak spor derler) bir arada yürümez”. Öyle ki, annesi Emine Hoca hanım, oğlunu da kırmadan-incitmeden bu yoldan döndürmek için altyapı antrenörlerine  “bizimkini seçmeyin” bile demiş gizlice. Sonuçta Remzi Giray altyapıya kabul ediliyordu ve kariyeri başlıyordu. Sonrasında, ailesinin de gücünü ardına alan Remzi Giray tırmanmaya başlayacaktı.

Son 4 senesi Gençlerbirliği OFTAŞ’ta olmak üzere, on beş(aslında OFTAŞ ayrı bir takım onu saymamak lazım, ama kendi böyle demiş röportajlarda) sene Gençlerbirliği’nde top koşturdu. Özellikle  dört sene süren GB OFTAŞ(veya isim değişikliğiyle Hacettepe) kariyerinde, takım göz önüne çıktıkça Giray da sivrildi. Önceden dört kez ümit millî olan Giray, performansıyla İsveç ile yapılacak  6 şubat 2008’deki özel maç için A milli takım kadrosuna çağrılıyordu.

 

Sezon sonunda 1,5 milyon € civarı bir bedel ile Trabzon yolunu tuttu. Öncesinde Trabzonspor’un, “Ersun Yanal ile 2 yıl sonra hedef şampiyonluk” parolasıyla yapılandığı ‘08/’09 sezonunda  kadroda isim olarak Song-Egemen ikilisinin ardında kaldı. Türkiye Kupası’nda dört maçta doksan dakika forma giyen Giray, ligde on iki defa kadroda yer aldı ve sekiz kez ilk on birde başladı. O sezon bir gol attı ve bu gol eski bir dostaydı. Ligin 27. haftasında  serbest vuruştan gelen topa kafayı vurup Ankara’da durumu 0-3 yapıyordu.

‘08/’09 sezonu tamamlanmadan Ersun Yanal ile yollarını ayıran Trabzonspor ‘09/’10 sezonuna Hugo Bross ile başlıyordu. Trabzonspor’un savunmacı rotasyonu ise yine değişmemişti. Ama o sezon Giray için bazı şeyler değişmişti. Ligde otuz bir defa kadroda yer alan Giray, yirmi üç kez ilk on birde başlıyordu. Ligi iki gol(2. hafta vs. Diyarbakırspor,33. hafta vs. Denizlispor) ve bir asist(19. hafta @ Diyabakırspor) ile tamamlayacaktı.

 

Avrupa Ligi elemelerinde de iki maçta kadroda yer alan Giray, bir maça ilk on birde başlayacaktı. O sezon Giray için ve pek tabii Trabzonsporlular için önemli bir olay daha yaşanacaktı. Sezon bitmeden Hugo Bross ile yollarını ayıran Trabzonspor, direksiyonu bir yaşlı kurda emanet ediyordu ve ligde istediğinin uzağında kalan Trabzonspor kupada zafere yürüyordu. Bu yolda Giray dokuz maçın tamamında kadroda yer aldı ve sekiz defa ilk on birde sahaya çıktı. Gruptaki Denizli Bld. maçında bir asistle oynayan Giray, çeyrek final maçında İBB ağlarına golünü bırakacaktı. Az önce bahsettiğim gibi Giray’ın o sezon kupada ilk on birde başlamadığı tek maç var, o da tesadüftür ki final maçıdır. Seksen dokuzuncu dakikasında dahil olduğu final maçında Trabzonspor, Urfa’da Fenerbahçe’yi yenerek şampiyon oluyordu.

 

Biz hak yemeyi pek sevmeyiz, bu yüzden birçoğunun yapmadığını yapmak, Bursa’nın şampiyonluğuna değinmek boynumuzun borcu. Sezon sonu, Bursapor ve Fenerbahçe şampiyonluk yolunda ilerlerken ,son maçlarda bir nevî ölüm kalım maçlarında Fenerbahçe Kadıköy’de Trabzonspor’dan çelmeyi yerken, Bursaspor Beşiktaş’ı 2-1 ile geçerek kupaya uzanıyordu. Giray o maçta öyle veya böyle kaybetmeyen kalenin önünde duran isimlerden biriydi.

 

 

Ve geliyoruz o sezona. ’10/’11 sezonu başında Trabzonspor, Bursaspor’u 3-0 ile geçerek Türkiye Süper Kupası’nı kaldırıyordu. Lige de hızlı başlayan Trabzonspor, ikinci haftada o sezon sonu farklı şekillerde karşılaşacağı (yine bir çoklarının kabul etmemesine rağmen aslında daha önceleri de aynı şekilde karşılaştığımız) Fenerbahçe’yi evinde 3-2 ile geçince şampiyonluk kelimesi alenen dökülmeye başlıyordu dillerden.

Remzi Giray Kaçar, o sezon ligde otuz iki maçta kadroda yer alırken yirmi beş kez ilk on birde sahada yer aldı. 4. haftada içerdeki Sivas maçında bir asiste imza atan  Giray, 26. haftada yine eski bir dostunu üzecekti. 2 sezon önce Hacettepe maçında attığı golün kopyasını (fark, duran topun diğer taraftan kullanılması) aynı kaleye gönderiyordu. Sezon sonu görünürde şampiyonluk ipini Fenerbahçe göğüslüyordu, ama sezon boyu süregelen birçok şey insanların aklında büyük soru işaretleri bırakmıştı ve sezon bitiminin ardından nihayet bazı şeyler asla unutulmayacak şekilde değişiyordu.“Şike soruşturması” olarak literatüre geçen ve yargılamalar sonrası, başta Aziz Yıldırım olmak üzere  bazı Fenerbahçeli  yöneticilerin ve bazı Fenerbahçeli kulüp personelinin mahkeme kararıyla şikeden dolayı ceza alacağı ve Trabzonspor’un lekelenmeden çıkacağı bir süreç başlamaktaydı. Bazıları görmek istemese de bazı şeylerin alenen ortada olduğu bu süreci uzun uzadıya yazmayacağım. O yüzden Giray’ın o sezon, Trabzonspor’un yer aldığı diğer kulvarlardaki performansına yer vererek devam ediyorum yazıma.  Trabzonspor’un kısa Avrupa macerasında, Avrupa Ligi Elemeleri’nde de  iki maçta kadroda yer alan Giray, içerdeki Liverpool maçında ilk on bir başladı. Türkiye Kupası’nda ise dört maçın tamamında doksan dakika sahada yer aldı.

‘11/’12 sezonu başlarken artık daha bizden biri olmuştu Giray. En basitinden, bizim önceden aşinası olduğumuz bu tür hırsızlığın belki de ilk defa mağduru olmuştu. Yeni sezonda takım kaptanlarından biriydi ve şüphesiz artık sorumlulukları daha büyüktü. Trabzonspor, sezona çok farklı bir ruh hâlinde başlamıştı.“Şike süreci” devam etmekteydi ve  camia büyük ölçüde hakkını almanın derdindeydi. Takım Şampiyonlar Ligi elemesinde kaybettikten sonra, Avrupa Ligi’ne katılıyordu. Bu dakikadan sonra eşi benzeri görülmeyen uygulamalar baş gösteriyordu. Kapalı kapılar ardında türlü pazarlıkların döndüğü, pisliğin kol gezdiği Türk futbolu, yöneticilerinin-şunların-bunların kararlarıyla Fenerbahçe’sini Şampiyonlar Ligi’ne yollamıyordu. Trabzonspor, elemelerde kaybetmesi sonucu oynadığı Avrupa Ligi eleme turunda, ikinci maçına çıkmadan Türkiye’nin Şampiyonlar Ligi temsilcisi görevlendirilecekti. O sezon Şampiyonlar Ligi’nde B grubunda 6 maçta 90 dakika sahada kaldı Giray. Son anda kaçırılan üst tur bileti, direkten dönen toplar ve İnter galibiyetiydi bize ve ona kalan hatıralar.

 

Grubu üçüncü tamamlayıp Avrupa Ligi’ne dönen Trabzonspor ikinci tur maçlarında PSV’ye 2 maçta da kaybederek bu sezonki Avrupa macerasını noktalıyordu. Giray bu süreçte, yukarıda da belirttiğim gibi, dokuzu Şampiyonlar Ligi B grubu maçları olmak üzere, iki adet Şampiyonlar Ligi elemesi ve üç adet Avrupa Ligi ön eleme turu maçlarının tamamında doksan dakika sahada kaldı. Ligde otuz bir maçta kadroda yer aldı ve tümünde doksan dakika sahada kaldı. Sezon sonundaki, kollama politikalarından doğmuş sadece adı “Süper” olan “Final”de de altı maçta kadroda yer alıp tamamında doksan dakika forma giydi. Türkiye Kupası’nda da takımın oynadığı iki maçta da ilk on birde sahaya çıktı. Sezonu ligde, 24. Hafta vs. Bursaspor maçındaki iki golüyle noktaladı. Bu sezon için Giray açısından önemli bir anekdot,11.11.11  tarihli 0-3 kaybedilen Hırvatistan maçıdır. Hiddink’in kadroya aldığı Giray, kaçıp gidenlerden eski partneri Egemen ile birlikte, sahaya sürüldü. A millî formayla sahaya çıktığı ilk maç oldu. Anti-Trabzon kimliği ile iş başında olan malum medya, maç sonu ağır mağlubiyetin faturasını Giray’a kesmeye çalıştı.

Ve mevcut sezon. Takım kötü başladı, yönetim kötü başladı ve Trabzonspor kupasına, hakkına hâlâ ulaşamadı. Takım,Avrupa Ligi’nden elendi. Giray, içerdeki Videoton maçında sakatlandı ve ilk haftanın ardından  onuncu ve on birinci haftalarda anca sahaya çıkabildi.

Bu sezon şüphesiz iyi başlamadı, hem bize hem ona hem takıma. Ama bu hafta yüzündeki neşesiydi belki de onu bize daha bir sevdiren. Stada da gitmemiştim, üçlü çektirmiş ama göremedik. Diğer sözde “üçlücüler”e benzememesini, yüzünden neşesinin eksik olmamasını ve başarılarının devamını diliyorum kendi adıma.

DİK OYNA, şimdiye kadar yaptığın gibi. Seviyoruz seni.

Bir Yorum Yazın