Sürekli yazıyorum, bir şeyler anlatmaya çalıştığımızdan bahsediyorum. Evet, bir şeyler anlatmaya çalışıyoruz. Gözümüzün gördüğüne değil de beynimizin koordineli çalışması sonucu en iyi görebildiğimiz açıya yoğunlaşmaya çalışıyoruz. Biz dediğim de sadece bu blogda yazan değerli insanlar değil, her renkten oluşan sayıları 500 kişiyi bulmayacak hatta 200’ü görünce tıkanacak bir kitle. Koca ülkede bu kadar kısıtlı bir kitle ile göz değil beyin üzerinden muhabbet kurabilince insan dayanma gücünün el verdiğince yorum yapabiliyor.
Her gün araştırmayan binlerce insanın yorumlarıyla karşılaşmak gerçekten çelikten olan sinirlere bile iyi gelen bir şey değil.
http://www.ntvspor.net/haber/basketbol/53363/temiz-bir-lig-istiyoruz
Bu haber linkine tıklatınca Trabzonspor Basketbol Derneği başkanının açıklamalarına ulaşılıyor. Biraz aşağıya bakınca da haber ile ilgili yorumlar okunabilir. Muhtemelen futbol taraftarı olan bir kitlenin yorumları olduğu için Trabzonspor Basketbol takımının Trabzonspor’dan bağımsız bir takım olduğu ve başkanının Trabzonspor’da yönetici olmadığını bilmeyenlerin yorumlarıdır. Yani yine bilmediği bir konu hakkında ahkam kesen insanlarla muhatabız. Bu insanlardan o kadar uzun açıklamayı okuduklarını beklemediğim için yorumlarının sadece haber başlığı ile sınırlı olduğunu biliyorum. Bu konuda satılrarı doldurup gereksiz bir iş yapmak istemiyorum. İşte laf anlatmaya çalıştığımız kitlenin bir kısmı bu. Bin yıl anlatsan işe yarar mı?
http://www.salsabasket.net/turkiye-basketbol-ligi/trabzonspordan-hakemlerle-ilgili-veryansin.html
Aynı açıklamaların bir basketbol-haber sitesindeki linki. Altındaki yorumlara bakabilir dileyen. Diğerleri futbol yorumlayan kitleydi dedik de bunlar ne acaba? Bir tane yorumu özel tutuyorum…”Trabzon önce bir maçı başabaş götürsün…” Yani; başabaş götüremedikten sonra hakem ne yaparsa yapsın senin konuşma hakkın yok. Böyle rezil bir zihniyete ne anlatacaksın da ne fayda vereceksin. Hani denir ya, boş konuşmak günahtır diye, işte bu da günahların en büyüğü.
http://www.ligtv.com.tr/VideoHaber/?r=1&hid=102805
Eli korkak alıştırmamak lazım. Tıklayıp videonun sarmasını bekledikten sonra 5.11 den itibaren izlemek lazım videoyu. Oradaki diyalog birebir yaşanmıştır-yaşanmamaıştır, bunu bilemiyoruz ama karalama kampanyasını net bir şekilde görüyoruz. Arkası dönük İbrahim Toraman’ın dudaklarını okuma becerisini gösteren Lig TV çalışanlarını tebrik etmek lazım. Farklı kameralardan farklı açılardan diyaloğun tamamen dudaklardan okunduğunu belirtebilecek vatandaşlara da videonun sonuna doğru Rüştü’nün Quaresma’ya sarılırken kulağına fısıldadığı şeylerin hangi dudaktan okunduğunu sormak gerekir.
Hepimiz biliyoruz ki farklı açılardan bu kareyi yakalasaydılar görürdük İbrahim Toraman’ın dudaklarını.Yapılan bir yıpratma kampanyası, şike soruşturmasında haklı bulunma ihtimali bulunan Trabzonspor’u sevimsizleştirme operasyonunun bir adımı. Bu karelerdeki diyalog doğru ise Burak Yılmaz’a kulübün verebileceği en ağır cezanın verilmesinden yana olduğumu da belirtmek isterim. Çünkü Trabzonspor’un büyüklüğü diğer takım taraftarlarının dilinde slogan amaçlı kullandıkları “kupa büyüklüğü değildir” ibaresinin birebir ve gerçek yansımasıdır. Trabzonspor’un büyüklüğü kupaların ardındaki isimler ve onların hikayeleridir. Trabzonspor’un büyüklüğü verilmeyen kupaları ve bu serüvendeki hikayelerdir. İşte bu büyüklük bugüne kadar kendisine yakışmayanın cezasını bir şekilde vermiştir, bugün de vermekte sorunu olmaz.
Hakan Kulaçoğlu Olmak
Bu arada, bir dediği ötekini tutmayan TFF’nin ucube ligi başladı ve baktık ki, bundan sonra futbol falan yorumlamam, diyenler yine -duygusallık nedeniyle zahir- ekranlarda.
Ne bileyim, çok da eleştirmek istemiyor insan. Belki de iyi niyetledir, fedakarlıktır, yine yayıncılara yazık olmasın diyedir.
Biz bu ucube ligi izlemeyeceğimizi peşinen söyledik. Kimin kimi yeneceği, kimin ligi tepede bitirip kimin play-off şampiyonu olacağı hiç önemli değildir bizim için.
Play-off dedikleri sokma akılcılık zaten tümden anlamsız, gereksiz ve art niyetli bir düzenlemedir; temelden çatıya karşıyız…
Bu ligde, sadece, 40 yılı aşkın süredir takip ettiğimiz Trabzonspor’un maçlarına göz atacağız biz. Ancak yine de maç yazısı falan yazmayacağız. yalnızca… Trabzonspor’un bugüne kadarki helal kazanç peşinde koşan onurlu mücadelesinin devamını, sonucuna önem vermeksizin izlemeyi sürdüreceğiz, diğer kulüplerimize de başarılar dileyerek.
Bugünkü düzende hak peşinde koşan bir kulübün ağlak nitelendirilmesi gayet normaldir. Bu normallik ise biz futbol severler için mide bulandırıcı olmaktan öte bir durum değildir. Trabzonspor ya da bir Anadolu kulübü bu ülke futbolunda sadece yarışa renk vermek için vardır. Hak arayamaz, soru soramaz… Bu durumun varlığında sinirler belli bir yere kadar dayanabiliyor. Artık bu ülkenin spor zihniyeti karşısında yazmak istemiyorum. Pes ediyorum bir bakıma.. Koca başkanımız her belgeye imza atarken ben pes etmişim çok önemli değil ama “kulübümün haklarını koruyamayacaksam bu koltukta oturmamın anlamı yok” diyen Özkan Sümer’i hatırladıkça bir hakkım varsa helal etmiyorum o koltuğu dolduranlara. Zaten Şenol Güneş olmasa o koltukların önünden zor geçerlerdi bir daha.
Her şey acıtıyor aslında, vuruluyoruz her köşebaşında. Bugün yapıştırılan Türk milliyetçisi yaftası altında bile Ermenistan, Yunanistan veya Sırbistan gibi ülkelerin liglerinde mücadele etse karşılaşmayacağı hakaretlere maruz kalıyor Trabzonspor, sırf sistemin çarklarını biraz olsun bozdu diye. Üç büyük medyası istediği gibi at oynatıken yerel TAKA gazetesi 200 bin lira ceza alıyor TFF’nin isteğiyle. Böyle bir utanç tablosunu dünyanın hiçbir yerinde yaşamazdık, utanıyorum ve artık bu lağım kokulu ligi yazmıyorum..