Kimse boşuna Abdullah Avcı’ya çamur atmasın. Kendisi getirildiği pozisyonun hakkını mükemmel vermektedir. Mesele, onun hedeflerini doğru tahlil edebilmek ve başarılı olup olmadığını doğru analiz edebilmektedir.
Sayın ensesi kalın TFF büyükleri, medyanın çoğunluğu işgal eden eyyamcı futbol basını, sayısı milyonlara varan şike sever kulüp taraftarları, size soruyorum:
Sizin bir milli takım teknik direktöründen beklentiniz nedir?
Maçları kazanmak, ülkeyi üst sıralara taşımak mı? Hatırlayalım, 50 yıldır grup elemelerinden bile çıkamayan Türk milli takımı 2002’de katıldığı Dünya Kupası’nda DÜNYA ÜÇÜNCÜSÜ olmuştu.
Peki aynı yıl UEFA’nın sitesinde de 2002’nin en başarılı teknik direktörü seçilen Şenol Güneş hakkındaki yorumları hatırlıyor muyuz? Meğer 50 yıldır gruplardan bile çıkamayan milli futbol takımı aslında dünya şampiyonu olabilirmiş de Şenol Güneş başarısızmış… Boynundaki fular çok sıktığı için beynine kan gitmemiş olması muhtemel bir kısım zevat da oradan hala Şenol Güneş’in diksiyonunu eleştiriyor, onun yerine tek kelime Türkçe bilmeyen (15 yıl kalsa da öğrenmeyecek olan) yabancı teknik direktörler getirilmesini savunuyordu. O günler ayrı bir komedya, ayrı bir inceleme konusu. Gelelim bugüne,
Milli takım bir AMAÇ değil bir ARAÇ sayılmaktadır.
Futbolseverlerin kalabalıklığına ve çok büyük özverilerine rağmen kendi içinde şikeye ve teşviğe boğulduğu için, kurtarılmak bir yana “gerekirse 5 sene daha b.k deryasında yüzeriz” kafasıyla yönetildiği için yurt dışında hiçbir varlık gösteremeyen Türk futbolu ne kadar başarısız olursa olsun uluslararası organizasyonların kuralları gereği Avrupa’da grup eleme maçlarına çıkma hakkı var. Bu, hala futbol oynadığımız farz edildiği için bize tanınan, hiçbir başarıya bağlı olmayan bir “mahfuz hak”tır. İşte bu “banko” maçlar, futbolcuların kendilerini Avrupa’da gösterme, değerlerini arttırma vesilesidir.
Bir kulübün aldığı futbolcu Avrupa maçlarında görünecek ki değeri artsın, kulübü onu sezon sonunda hatta belki sezon sonuna kalmadan daha yüksek fiyatlara satabilsin. Bunun en iyi aracı da futbolcuyu bir şekilde milli takıma sokmaktır.
Abdullah Avcı da görevini başarıyla yerine getirip ilgili kulüplerin ilgili futbolcularını bu grup elemeleri vesilesiyle Avrupa’nın futbol vitrinine koymuş, tüm Avrupa futbol otoritelerinin yakın gözlemle beğenisine sunmuştur.
Burada futbolcuların kabahati de yok. Hangi futbolcu kendini o şekilde göstermek fırsatını kaçırmak ister ki? Tabii ki hiçbiri. Hal böyleyken bir futbolcu o “sergilenenler” kapsamına girmek için Anadolu kulüplerinden çıkmaya, ne yapıp ne edip malum kulüplerin kadrosuna girmeye can atmasın da ne yapsın?
Eğer milli takım seçimleri performansa değil kulüplere endeksli olursa elbette endüstriyel futbol kulüpleri onların beşte biri bütçeyle şampiyon olmuş (lakin kupası ve para ödülü verilmemiş) bir takımın ekibini dağıtabilir ve bedavadan bünyesinde toplayabilir ve hiç utanmadan bunun esprisini, şakasını yapabilir. Ne demişler? Şecaat arz ederken merd-i Kıpti sirkatin’ söylermiş.
Biz Trabzonsporluyuz; hepsinin şikesine, entrikalarına bile alıştık ama artık hiç olmazsa “Yahu bu milli takım nasıl oldu da yenildi?” diye sormasınlar, “Falanca Anadolu kulübü çok başarılıydı da takımını niye dağıtıverdi?” diye sormasınlar. Hele devletin başındakiler asla ve kat’a “Türk futbolu neden gelişmiyor?” diye sormasın. Lütfen. Rica ediyorum. İnsanların zekasına hakaret etmekten vazgeçin.
Cevapları herkes biliyor. Kimin eli kimin cebinde belli. Alan razı, satan razı. Abdullah Avcı’nın da şahsıyla hiç kimse uğraşmasın. TFF görevini ne bilinçle yapıyorsa, ana akım medyası, Lig TV’si görevlerini hangi ahlak çerçevesine yapıyorsa, başbakanımız ve ana muhalefet lideri Türk futboluna ve adaletine hangi anlayışla yaklaşıyorsa Abdullah Avcı da görevini aynı önceliklerle yerine getiriyor. Hiçbirisinin ona kızmaya hakkı yok. Önce kendilerine baksınlar.
muazzam.
eksik bence… emrenin kaptanlığı yok yazıda:))
O kısmı Agrali Miles ile birlikte tamamlayacağız.
🙂 ufak detaylara takılmaya gerek yok yahu, resmin bütününe bakınca Emre’nin milli takım kaptanlığı, buzdağı üzerine serpilmiş bir fincan buz.
Ayrıca, buzdağını görünmeyen yüzünü de açığa çıkarmak adına harika bir yazı olmuş ellerine sağlık.
emre belozoğlu’nu savunduğu günleri unutmadık bazılarımızın asfdasfasdrffdasdf
Its like you read my thoughts! You appear to understand a lot about this, like you wrote the ebook in it or something. I feel that you simply could do with some % to pressure the message home a little bit, but other than that, that is wonderful blog. A fantastic read. I’ll certainly be back.