Mutfakta bulaşık yıkayan anne, salonda gazete okuyan evin reisi babaya seslendi:
– Çocukların giymeye bir şeyleri kalmadı, hiç değilse ayakkabı alalım efendi.
– İdare etsinler, yaz geldi.
– Ama baba!
– Para yok oğlum. Bak havalar ısınmaya başladı. Biraz daha zaman geçsin, ona göre alırız.
Bulunduğu yerden ok gibi fırlayan küçük Trabzonsporlu, babasının yanağına iki yandan öpücükler kondurur:
– Canın sağ olsun babacığım…
Aradan bir ay geçti.
– Hatun..!
– Efendim, bey…
– Yarın arkadaşlarla Ankara’ya Hacettepe-Trabzonspor maçına gitmeyi düşünüyoruz.
– Nee? Delirme! Çocuklara bir şey almaya sıra gelince paramız yok dersin. İstanbul’dan kalkıp, ta Ankara’lara maça mı gideceksin?
– He ya… Trabzonspor dört haftadır kazanamıyor. Belki uğurlu gelirim. Böyle günler yanında olmak lazım takımın.
– Delilik seninki. Paran yok yemeye, bilmem neyle gidersin…
Okşanmak isteyen kedi sessizliğinde babasının yanına yaklaşan çocuk:
– Nereye baba?
– Ankara’ya maça gitmek istiyorum ama… Sizin ayakkabı paranız yola gidecek.
Çocuk ellerini babasının boynuna dolar:
– Helal be baba! Git… Git… Trabzonspor’a uğurlu gelirsin belki. Ben yalınayak gezmeye razıyım. Yeter ki Trabzonspor kazansın…
Aile içerisinde yaşananları telefonda bana anlatan bir tanıdığım, olayı bu şekil özetledi. Ben de sizlerle paylaşmak istedim.
***
( Trabzonspor’u Ankara’da yalnız bırakmayan Trabzonsporlular, ‘Alanzinho şov’ izlediler. Trabzonspor, Ankara’dan aldığı üç puanla kendine geldi.
Çocuklarına ayakkabı almaya parası olmayan, bu olumsuzluğa rağmen, Trabzonspor’u Ankara’da yalnız bırakmayan baba, arkadaşlarıyla güle oynaya döndüler İstanbul’a.)
***
Kim olduğunu öğrenemediğim bir Trabzonsporlu, ailenin evine maçtan bir gün sonra kocaman bir koli gönderir. Kolide iki çift ayakkabı ve iki adet Trabzonspor forması vardı. Koliyi büyük bir heyecanla açan Trabzonsporlu aile, formaların birine iliştirilen kâğıdı okuduklarında şaşırırlar:
– Merhaba küçük Trabzonsporlu! Kardeşinle sana gönderdiğim hediyeyi lütfen kabul et. Koca yazı çorapla geçirmene gönlüm razı gelmedi. Beni merak ettiğini biliyorum; BEN TRABZONSPOR’UM! Yeniden görüşmek üzere, (şimdilik) hoşça kal kuzum…
Dikoyna : Bu yazıyı sitemizden paylaşmamıza müsade eden Aksal Yavuz Hocamıza teşekkür eder saygılarımızı sunarız.
Ben bu olayi Trabzonspor sevgisinden çok akılsızca bir davranış olarak değerlendiririm. çocuğuna ayakkabı alamıyorsun maça gidiyorsun, örnek gösterilecek bir davranış değil.
Bazı konuları yargılamak için uzaktan bakmak yetmez.
Evet bir babanın böyle bir fedakarlık yapması doğru olmayabilir,
her babanın böyle davranması da zaten beklenmez.
Fakat siz acaba hayatınızda hep “doğru” musunuz?
Hep yüreğinizle mantığınız çeliştiğinde mantıklı olan seçeneği mi seçiyorsunuz? Eğer gerçekten öyleyse sizin için çok üzülürüm…
Hayatta tabiki hep doğru olanı yapmıyorum.Bazen olaylara mantıklı davranmak istesekte duygular daha ağır basabiliyor.
Ama bence bu yazı doğru olanı özendirmiyor, akılsızca davranışı övüyor gibi. benim itirazım birazda buna.
Genç taraftarlarımızin bu yazıyı okuyunca “vay be adama bak , trabzonspor sevgisi bu işte” demesini istemiyorum.
Benimki sadece bir eleştiri kimseyide kırmak değil amaç.