Geçtiğimiz günlerde Yılmaz Özdil “Trabzon’a Mektup (2)” başlıklı bir yazı yayımladı. Daha önce de Trabzonsporlulara hitap ettiği bir mektubu vardı Özdil’in. Anlıyorum ki nostaljik bir ruh hâline büründükçe mektup yazmaya devam edecek. Şikâyet edecek değilim. Zaten şu devirde mektup yazan kaç kişi kaldı?
Nezakette altta kalmam üstelik; kendisine cevabım da var. Alladık pulladık farz etsin, buyursun okusun isteriz.
Sayın Özdil,
Şike konusunda anlayamadığınız bir şey var. Nezaket gereği “anlatamadığımız” demem icap ederdi. Fakat bir de meselenin anlamakla, anlatmakla değil, sizin bal gibi farkında olup görmezden gelmenizle alakalı olması ihtimali var ki o daha fena.
Ben Trabzonsporluyum. Hayatım boyunca AKP ve muadili partilere hiç oy vermedim. Siyaseten bu hareketlerin yanında bulunmadım. Gezi eylemlerinde yer aldım. Bir avukat olarak gördüğüm bütün hukuksuzluklara da tepki gösterdim. Konuları şahıslardan bağımsız değerlendiremediğiniz için bunları baştan söylüyorum.
Erdoğan Bayraktar’ın yolsuzluk soruşturmasındaki pozisyonunu ele almış, “İnce ince çalışıyoruz.” söylemini buna eklemiş, evirmiş çevirmiş, neticede Trabzonspor’un peşinde olduğu kupadan vazgeçmesi gerektiği neticesine bağlamışsınız. Yaratıcılığınıza diyecek yok. Fakat anlamadığınız şeylerden biri de bu. Biz Erdoğan Bayraktar Trabzonspor’un -güya- lehine bir açıklama yaptı diye kupayı istemiyoruz. Kupa bizim hakkımız olduğu için kupayı istiyoruz. Erdoğan Bayraktar’ın adı yolsuzluklara karıştı diye kupa istemekten vazgeçmeyeceğiz çünkü kupa hâlâ bizim hakkımız.
Adı yolsuzluk operasyonu ile anılan Bayraktar Trabzonspor’u destekler gözüken bir söz söyledi diye Trabzonspor kupa mücadelesinde haksız olur mu? Düşünelim… Başbakan Recep Tayyip Erdoğan kendisine kupamızı ne zaman alacağımızı soran Trabzonsporlu küçük bir kız çocuğuna “Siz hak etmediniz ki.” demişti. Memleketteki bütün kararları bizzat veren, tek adamlığı yurtiçinde ve yurtdışında maruf olan Erdoğan bu düşüncedeyken elbette kupa Trabzonspor’a verilmez. Buyurun, Erdoğan Bayraktar’ın yaptığı her şeyden haberdar olduğunu söylediği başbakan “Kupa Fenerbahçe’nin.” diyor. Bu durumda Trabzonspor Bayraktar’dan destek aldığı için haksız, talepleri başbakan tarafından reddedildiği için de haklı mıdır?
Meseleyi şahıslardan bağımsız ele almayı, bir zahmet, önemseyin. Bayraktar’ın bizim de eleştirdiğimiz, çirkin “ince ince çalışma” söylemi yüzünden kupa davasından vazgeçecek değiliz. Zira bakan böyle dedi diye Kahe’nin inşaat işçisi hâline gelmediği hepimizin malumudur.
“Ergenekon” demişsiniz, “Balyoz” demişsiniz. Türkiye’de yargının yanılmaz, adaletin şaşmaz olduğunu iddia edecek değilim. Bunun böyle olmadığını, sonuna kadar hak ettiği kupayı suyun başını tutan birkaç kişi yüzünden alamayan Trabzonspor taraftarı elbette bilir. Bilir de, birçok davada hukuksuzluklar yapılmış olması memlekette verilen bütün yargı kararlarını anlamsız hâle getirmez. Öyle olsaydı, yolsuzluk operasyonu konusunda da aynı tavrı sergilemek, iktidardan (Erdoğan Bayraktar’dan mesela) yana olmak gerekirdi. Sayın Özdil, öyle mi yapıyorsunuz?
Anlamadıklarınızı anlatmaya devam edelim: Trabzonspor siyasilerden kupa istemiyor. Trabzonspor, yerel mahkeme, Yargıtay, UEFA, CAS tarafından hakkı olduğu tespit edilen ve siyasiler tarafından alması engellenen kupayı istiyor. Bu ikisi arasındaki farkı sanıyorum yarım dakikalık bir düşünme faaliyeti ile anlayabilirsiniz.
Biraz vicdan ve sağduyu bekliyorum sizden. Erdoğan’ın, Kılıçdaroğlu’nun ve Bahçeli’nin açık açık Fenerbahçe’nin ceza almaması gerektiğini söylediği bir ortamda siyasi gerekçelerle Trabzonspor taraftarına “Kupayı boşverin.” demek, muhalif bir duruş değil, aksine siyasetin rüzgârına kapılmaktır. Siz de bunu kendinize yakıştırmazsınız herhâlde.
Bilin ki bin yıl geçse de unutmayacağız. Trabzonspor, Özkan Sümer’in söylediği üzere, “büyüklerle sevişerek değil, savaşarak” büyük olmuştur. Bin yıl savaşacağız. Dünya üzerinde futbol diye bir oyun kalmasa, yine bunun takipçisi olacağız. Kabullenin. Bu iş bitmeyecek. Şenol Güneş gidecek olsa değil, kıyamet kopacak olsa vazgeçmeyeceğiz.
Sağlıcakla…
PS: Yazınızın sonundaki “Bak yoksa sevmeyiz sizi ha!” anlamına gelen sevimli tehdidinizi fark etmedik değil. Aşk olsun!
SARİSSA
https://eksisozluk.com/sarissa