Maalesef diyemeyeceğim ama pazartesi gecesi Türk Futbolu kara gecelerinden birini daha yaşadı.
UEFA, UEFA Tahkim, CAS, Ağır Ceza Mahkemesi ve Yargıtay kararlarına rağmen cezasını çekmeyen yavuz hırsız, ev sahibine baskın çıktı.
Şike Hükümlüsü kulübün oyuncuları zaten maçın kaderini önceden biliyorlar gibiydi.
Hareketler amaçlarını çok net gösteriyordu, oyun ilk durduğunda zaten Belözoğlu’nun hakeme serzenişleri de bu yöndeydi.
Bir sözümüz de iki yüzlü ana akım medyaya.
Bu olanlara hayret edip vahlananlar bilmiyorlar mıdır ki bu isyanın sebebini?
Şike hükümlüsü aziz yıldırımın cezasının kesinleşmesine rağmen haftalardır elini kolunu sallaya sallaya gezdiğini, UEFA, UEFA Tahkim, CAS, Ağır Ceza Mahkemesi ve Yargıtay kararlarına rağmen Trabzonspor Camiasının hakkının teslim edilmediğini…
Hakkı yenen, görmezden gelinen, yok sayılan, ötekileştirilen ve sistemin dışına itmeye çalışılan Trabzonspor Taraftarının buna tepki vermesinden daha doğal ne olabilir.
Vali’nin çatılara keskin nişancılar koydurttuğu ayıbını bu memleketin çocuklarına anlatamazsınız.
Bu vatan için en çok can verenlerin anavatanında birilerine yaranacaksınız diye insanlara terörist muamelesi yapamazsınız. Fenerbahçe taraftarı olduğu kendi resmi ifadesinde bile kayıtlı olan Ogün Samast ile Trabzonspor’un adını yan yana yazamazsınız.
Dün yaşananlar ne holiganizm ile ne de sportif sebeplerle açıklanamaz.
Dün yaşanan olayın en güzel tanımını Trabzospor’un Bilge Kralı Şenol Güneş “Adaletin olmadığı yerde anarşi başlar” sözleriyle yapmıştır.
Özetle olayların temel sebebi adaletsizliktir.
Tamam centilmenlik dışı tribün olayları yaşanmıştır ve yakışmamıştır belki; ama UEFA, UEFA Tahkim, CAS, Ağır Ceza Mahkemesi ve Yargıtay kararlarına rağmen halen görev başında olan şikebaşı ve çetesidir asıl mesul olan.
Bu kadar kurumdan tescil edilen bir şampiyonluk sahibine iade edilmiyorsa eğer bunun tek tercümesi mümkündür.
Türkiye’de adalet güçlünün fahişesidir.