Teşvikli, şikeli, girişimli, hatırlı ve “11”li muhabbeti bol bir 2011’i bitirdik.
Ülkemiz futbolu üzerinde dolanan kara bulutları bir yana atmak için yaz sıcağında çok sıkıntı çektik. Ancak kaotik ortamın beslenenleri ve besleyicilerinden fırsat kalmayan günlerde, lig’imizin değerinin ne olduğunu hesaplamaya çalıştık. Kapısından neden kovulduklarını sorgulayamayanlar, suçluyu başka alanlarda aramaya koyuldular. Argümanlarının temel dayanağı olan “temel”, “hamsi” ve “saat12” kelimeleri yegane kurtarıcıları oldu. Yavuz bir hırsıza pabucunu ters giydirecek söylemlerle mazlumu oynayanları, tarih sahnesinde hangi figürde izleyeceğimizi yazacak kitaplar. Türlü hilelerle yere düşürdüğü rakibini tekmelerken, çevresinden yardım isteyen anlayışa kim, nerede ve ne zaman dur diyecek diye sabırla bekledik. Beklerken de suçlu konumuna ulaşmak, Nirvana’ya gidenleri kıskandırmıştır artık. Kırmızı-Beyaz gökyüzünün altında, Bordo- Mavi bir gelecek için adım atmıştık oysa ki…
Spor tarihi, özellikle 2011 yılını, gözlüklerini silip tekrar okumalı. Buğulanmış camların ardına, pembe panjurlu konutlarının dışına çıkmalı.Saha içinde oynanan “oyunlar”ın saha dışında oynananlara karıştığı bir yıldan, dürüst ve adil bir geleceğe doğru adım atmak, sözde kolay ancak uygulamada zor olacak. Hakem odalarının basılmadığı, telefonlarda inşaatların bitirilmediği bir gelecek istiyoruz…Hem bizim, hem rakiplerimizin, hem de marka değerinin düştüğünü söyleyen futbol sevdalıları için.
Gökyüzü hepimizin tek çatısı, sahiplenmeye çalıştığımız gelecek, varlığımızın devamı. Fakat kin tohumlarıyla büyütülmeye çalışılan yarınlarımızı görmek korku dolu bir kâbus…