MOSTAR’I ÜZMEK

Gidip görmesek de anlatılan bir şeydir; Mostar’ı ikiye ayıran Neretva Nehri aslında Boşnaklar ve Hırvatlar’ı iki ayrı yakaya yerleştirmiştir. İşte o yakalardan birinde geçen hafta  bir hüzün vardı. Belki  beyinlerden hayata yansımadı ama Boşnaklar üzülmüştü.  Çünkü; Euro 2008 ‘de  karşı tarafta oturan Hırvatların desteklediği Hırvatistan’ı  eleyen Türkiye sayesinde sokaklara dökülen ve kendi ülkesinin takımı yenmiş gibi sevinen insanlardı.  Bu kez sevinen Hırvatlar oldu.  Boşnak halka bir darbe de Fransa maçında hakem kurbanı olup Play-off turunda Portekiz ile eşleşen Bosna milli takımının elenmesi ile geldi.

Biz artık Milli Takımımız ile arasına mesafe koyan insanlar olduk, acı ama gerçek. Bunda Milli Takımımızın anlamını bilmeyen, anlamayan isimler etken oldu. David Beckham’a kaçırdığı penaltı sonrası sert çıkan Alpay Özalan’ı takımdan silen Türk halkı takımlara ayrışmanın bedelini sahada itici futbolculara sahip olarak ödedi.  Emre Belözoğlu gibi biri yaptığı onca pisliğe rağmen kaptan olarak sahaya çıkabildi. 2004 yılından önce çıkabilir miydi? Fatih Terim kenarda ve maç sonu açıklamalarında onlarca kez Milli Takım düzeyinin altında idi.  Kaçımız bundan rahatsız olmadık? Kaçımız Milli Takımdan soğuduk?

 

Bugün Türk A Milli Futbol Takımı sadece sonuçları ile bizlere mutluluk veriyor. Bu mutluluk ise hasta yatağında gülmeye çalışan birinin acı duyması gibi.  Sahada  bizi temsil eden futbolcudan iğreniyoruz, takımın antrenöründen nefret ediyoruz…  Bu kadar kısa sürede bu hale nasıl geldik bunu  büyüklerimiz(!) araştırmalı ama sonuç da reçete de ortada.

2002’de, 2003’de ve 2008’de Türk Milli Takımı sadece Türkiye’ye değil pek çok yere mutluluk yaymıştı. 2002 yılında  Dünya Kupası’nın iki ev sahibini de eleyen takımdı, Türkiye. Ne Güney Kore halkı ne de Japonya halkı çok büyük üzüntü yaşadı. Çünkü; Türkiye ‘ye elenmişlerdi. Afrika’nın pek çok ülkesine mutluluk yaymıştık.  2008 yılında da  muhteşem geri dönüşler ile pek çok yeni destekçi kazansak da  asıl mutluluğu, belki bizden fazla, Türk Milli Takımı’nın mutluluk yaydığı coğrafyada yaşayanlar  hissetmişti.  Biz bazı egolar yüzünden takım kadrosunda yer almayan oyuncular için kenarda şov yapana sinirliyken Bosna’da yaşayanlar, gurbetçilerimiz ve Dünya’nın dört bir yanındaki Türkiye ismine saygı duyanlar saf bir sevgiyle takımımızı  destekliyorlardı .
 
İşte biz bu “saf sevgiyi” kaybettiğimiz için çok üzülmedik, Euro 2012’de olamayışımıza. Gitseydik de içimizde bir yerde  burukluk olacaktı.  Bu nedenledir ki  ben Mostar’a üzüldüm, Afrika’nın ücra bir köşesinde bizim elenmemize üzülenlere üzüldüm…

Bugün Milli Takımı yöneten isimler farklı ama  takımlar üzerinden prim elde etme derdindeki çakallar aynı.  Bir gün “içten bir şekilde üzülmek için”  sadece antrenörlerin değişmesi yeterli mi olacak, göreceğiz…

 

Bir Yorum Yazın