Yıldırım Demirören, kimseyi şaşırtmayan bir beyanda bulundu:
Biz hep şunu söyledik. ‘Kulüpler ve kişiler ayrılsın’ dedik. Buna karşı çıkıldı ama geldiğimiz noktada haklı çıktık.
Ortada sadece Fenerbahçe yok ki. Gençlerbirliği, İBB, Sivasspor, Eskişehirspor, Bursaspor, Beşiktaş, Trabzonspor’un da bu şike olaylarında adı geçti” diyen Demirören, “Bu takımların hepsinden vazgeçmemiz mümkün mü? Biz onun için kişilerle kurumları ayırdık. Ben bunu Mehmet Ali Aydınlar’a da söyledim ama dinletemedim. Bazı insanların yaptığı olumsuzluklar neden kulüpleri bağlasın ki? O süreçte ben olsaydım, Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi’ne katılırdı.
Demirören’in sözünün doğruluğu konusunda en ufak kuşkumuz yok. Eğer Beşiktaş başkanı iken kürsüden “Fenerbahçe’miz” diye konuştuğu günlerde Demirören TFF’nin başında olsaydı hiç kuşku yok ki “Fenerbahçe’si” Şampiyonlar Ligi’ne katılırdı. Peki sadece o kadar mı?
Gerisini de biz getirelim:
- AKP, CHP ya da MHP, şike yasasının cezasının hafifletilmesi için kanun tasarısı bile sunmaz, gündeme bile getirmezlerdi.
- UEFA’ya kişilerle kurumların ayrılmasını teklif etmek Recep Tayyip Erdoğan’ın aklına bile gelmezdi.
- Kılıçdaroğlu sağ tarafına Aziz Yıldırım’ı, sol tarafını Yıldırım Demirören’i alıp mücadelelerine hayran olduğunu beyan eder, bir-iki gün sonra da Kazım Koyuncu’nun mezarına gidip edebiyat parçalardı (bak bu kısmı aynı kaldı).
- Hiçbir spor yazarı “Masum değiliz hiçbirimiz”, “Zaten herkes suçlu” edebiyatı yapıp kanundan doğan cezaların meşruluğunu tartışmaya açmazdı.
- Fenerbahçe deplasmanda Milan’la yaptığı maçta tek gol bile atsa, basında Trabzonspor’un Milan galibiyetinin 10 katı yer ayrılırdı.
- Demirören’in cezalandırdığı takımlar UEFA’ya şikayet edildiği takdirde kimse bunun “vatan hainliği” olduğunu iddia etmezdi.
- Sosyal medyadaki “anonim” kaynaklar Demirören’in Tayyip Erdoğan tarafından düzenlenen helikopter ihalesi kaynaklı komplosuna karşı Fenerbahçe’yi koruduğu şayiasını yayardı. O tutmazsa, Demirören’in Türkiye’yi cemaate karşı koruyan kahraman olduğu hikayeleri anlatılırdı.
- Sadece bir etik kurul raporu olurdu ve o rapor da hemen çıkardı. O raporda sadece Trabzonspor ile diğer Anadolu takımları suçlu bulunur, Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın kılına zarar gelmezdi.
- Trabzonspor yargı kararı beklemeden, savunma dahi almadan küme düşürülürdü. Onu muhtemelen Bursaspor izlerdi. Avrupa’ya ikinci takım olarak Beşiktaş gönderilirdi.
- Görsel ve yazılı basında, yargının etik kurulu raporunu esas alması gerektiğini ileri süren otoriteler türerdi. Onların yargı üzerine baskı kuruşunu izlerdik.
- Mahkeme de Demirören kafasında gidip Fenerbahçe’yi aklayıp Anadolu takımlarını suçlu bulduğu takdirde tek bir kişi bile “temyiz var”, “Yargıtay kararını bekleyelim” demezdi. Karar kamuoyu ve basın nezdinde doğrudan doğruya kesinleşirdi.
- Şike sürecinde Aziz Yıldırım’ı kahraman ilan eden sözde Trabzonsporlu aydınların hiçbiri Trabzonspor’u korumak için tek satır yazmazdı.