YİNE O ESMER ÇOCUK

Uzun yıllar önce gazetelerde bir başlık vardı.

Ünal Karaman Trabzon’a veda ediyor.

Büyük üzüntü, büyük kayıp. O gün çok enteresan bir olay yaşandı. Öyle ki büyük kayıp dediğimiz durum aslında zannettiğimizden büyük bir kazançmış.

Lemi’nin topun sibobunu aradığı, Şota’nın leblebi gibi gol attığı,Hami’nin 40 metreden penaltı ile eşdeğer serbest atış kullandığı yıllar. Şeyhmus’un kenardan oyuna dahil olup gol aradığı, Tekke’nin altyapıdan yeni çıkıp ilk psikolojik sıkıntılarını pratiğe çevirdiği yıllar.

Ünal da bu kadronun belki en değerli oyuncusu. Ama geliş hikayesi hepsinden farklı. Malatyaspor’un yıldızı, büyük denen takımların hepsi peşinde. Malatya’ya sığmıyor. Gitmek istiyor. Sezon bitimi başkanına gidiyor, ilgilenen takımları soruyor. Başkanın verdiği liste Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş he bir de Trabzonspor şeklinde. Başkanını da muhtemelen hayal kırıklığına uğratacak şekilde cevap veriyor Ünal. “Ben Trabzonspor’a gidiyorum”

Bıyıklı adam. Futbolcuların rahat edebilmek için saçlarını kel kestirdiği dönemlerde, burnunun altında kocaman bir kütleyi eksik etmeyen Ünal. Ülkücü Ünal. Trabzonspor formasını giyiyor artık.

Futbolcuların sağından atıp solundan geçmek yerine üzerinden atlayabilen…
Şutları yeni model bir ağır makinalı tüfeğe ismini verebilecek kadar sert.
Pasları günümüzde moda olan trivelaların, rabonaların orijinal versiyonu.
Biz o kadar afilli isimlendiremedik tabi o pasları. “La ne top atti, dinini imanini .. rakip defansın” falan diyorduk.

Milli takımda düzenli forma bulan, milli maçlardan kendisini kaybettiğini itiraf eden Ünal.

O hiç gol atamadığımız İngilizler’in iki kez yüreğini ağzına getirmiş, ikisinde de direğe takılmış adam. Hanımının kuzenlerinin ismini bilmeyip, Ünal’ın direkten dönen topunu, o meşhur pozisyonunu, saniye saniye anlatabilecek binlerce adam var bu ülkede.

O Trabzonspor’un Avrupa’da fırtınalar gibi estiği yıllarda rakip teknik direktörün “çok ülkede çok futbolcu ile çalıştım. Ben bu kadar buram buram futbol kokan bir çocuk gördüğümü hatırlamıyorum” dediği, spikerlerin “eyvah yine o esmer çocuk” diye korkularını ifade ettikleri adam.

İşte o adam vakti zamanında Trabzonspor’dan ayrılmaya karar veriyor.
Büyük üzüntü, büyük kayıp.

Son bir köfte yemek için gidiyor Akçaabat’a. İçi rahat değil, mutlu değil. O sırada küçük bir kız çocuğu koşuyor O’na doğru. “Ünal Amca gitme ne olursun” diyor. Gülümsüyor. İptal ediyor o gün uçağı da transferi de.

Takımın en SOL kanadından, Artvinli Kazım Koyuncu’dan orta geliyor. “Trabzonsporlu olmak yörenin çocuğu olmakla açıklanabilecek milliyetçi bir tavır değildir” diye, en SAĞ kanattan içeri süzülen Konyalı Ünal tamamlıyor “Bizim amacımız birbirimizin önüne duvar örmek değil, yolumuza köprü yapmaktır. Bize verilecek bir kupa bizi şampiyon yapmaz. biz adamlıkta da şampiyon olmayı istiyoruz.”

Kim demiş Trabzonspor’un kanatları zayıf diye.

Bugün Ünal Karaman Trabzonspor camiasından tekrar ayrılma kararı almış.
Bugün kendisine gitme diye ağlayabilecek küçük kız çocukları yok belki.

Ama o gün küçücük olan çocuklar, bugün büyüdüler.

Biliyorlar.

Camiada görev almıyor olmak, ayrılmak değildir camiadan.

Bizim seninle sözleşmemiz çok eskiden başlamış.
Senin bizimle olan sözleşmenin son tarihi kara toprak.

Belli ki çok yeni maceralara atılıyorsun. Biz tüm kalbimizle ömrümüz boyunca yanındayız. Allah yardımcın olsun Ünal Hoca.

 

2 comments
  1. Eline, yüregine saglik… Duygulanmamak imkansiz. Ünal Karaman ne kadar cok sey demek sasmamak imkansiz. Futbolu kavrayanlar icin kalitesi teslim edilmis bir kaptan. Insanlik serefini kavrayanlar icin gönül adamligi bakislarindan fiskiran bir yigit. Vatanseverligi kavrayanlar icin kahraman bir anadolu evladi. Siir kavrayanlar icin kalemi ince duygulu ozan, fedakarligi kavrayanlar icin deli cocuk… Dahada uzar gider eminim. Ha birde: bu ünal severlik nasil bir bagimlilik yaa? Inanin yirmi yildir sanki hep benimle. Hayatimin ayrilmaz bir parcasi bu ADAM… Saygilarimla

Bir Yorum Yazın