YAĞMUR

 

Trabzon’da haftada iki kez yağmur yağar, biri dört diğeri üç gün sürer.

Yağmur her daim bereketin sembolüdür yeryüzünde ve yağmur yağarken doğan her çocuğun bereketi ile geldiğine inanılır.

Doğduğumuz günlerin hiçbiri yağmursuz olmadı…

Yağmur sadece bir doğum anına rast gelmiş hava olayı olarak kalmaz bu yörenin çocuklarında, onlar büyür, yaşar ve ölürlerken yağmur hep yağar. Bu yüzden yağmurun yarattığı huzur alanından çıkamazlar. Fakat yağmurun ardışık olarak yağmadığı yerlere sürgün yediklerinde bu çocuklar…

Yağmursuz yaşam çilelidir onlar için; doğduğunda, büyüdüğünde yağan yağmur yok olduğunda işte o zaman ıslanır insan.

Islanır çünkü kuşkuyu öğrenir, korkuyu öğrenir, yağmurun ne zaman yağacağı belli değildir. Hep bir beklenti içindedir, ne zaman sorusunu sormakla bir ömür geçirir…

Öyle ki bu gurbet yağmurunda ıslananların deyimidir “Güven olmaz insanına, havasına” sözü. Her gün sahip olduğu yağmuru beklemek koyar be bu yörenin çocuklarına, fakat ne yapsın bizimki yoktur öyle kuşkulu düşünceler içinde çünkü yağmur yağar Allah’ın her gününde, güzelim memleketinde…

Yağmur ender de olsa başlar muhtelif zamanlarda, rahatlar bizim çocuklar fakat başka çocukları görüp şaşırırlar;  yağmurdan kaçanlar, şemsiye açanlar, ıslandıklarına sövenler…

Tek başına kalakaldı yağmurun altında ıslanmanın kötü bir şey mi olduğunu sordu kendi kendine ? Bulutların delikanlılığı bırakıp tabiat ananın kucağına kucağına ağlaması kötü bir şey olabilir miydi ? Asla ve katta olamazdı fakat burada yağmura kucak açan bir toprak yok, asfalt kabul etmiyor nimeti, dışa vuruyor, gökten gelen yere geçmiyor, kim bu şehri kuranlar ? Kim tabiat ananın kucağını beton kaplayanlar ? Memleketim, memleketim ah memleketim, bereketle buluştuğunda toprağından çıkan koku, ağaç yapraklarındaki o pıtır pıtır sesler, ah memleketim, memleketim, memleketim.

Bu gurbet ellerde hava durumları yağmurun yağacağı haberini olumsuz suratlarla verirler, insanlar evlerine kapanır, ıslanmaktan kaçarlar. Makyajı akan kadınlar, birikmiş suları sıçratan arabalar ve mazgallardan geriye doğru isyan eden sular var…

Biz hiç yağmurdan kaçmadık memleketim !

Biz hiç şemsiye kullanmadık memleketim !

Biz hiç saçak altında saklanmadık memleketim !

Biz hiç ıslanmaktan korkmadık memleketim, iliklerimize kadar ıslandık yağan her yağmurda, bir kovuğa sığınmadık ya da bir şemsiye açmadık, gizlenmedik gözyaşlarından doğanın, biz seni sensiz gurbetlerde yaşadık da bir gün yağmura göz yaşımızı katmadık memleketim ah memleketim.

Bir gün geri gelecek bu çocuklar, yağmurunda ıslanacaklar ama bil ki gurbet ellerinde de dik duruyoruz, dik yürüyoruz, korkmadan ıslanıyoruz, biliyoruz memleketim biliyoruz, yağarsa yağmur yağar biz zaten ıslanmışız memleketim, memleketim.

Bir Yorum Yazın