Hiç kendinize neden Trabzonsporlu olduğunuzu sordunuz mu ? Ben arada sırada soruyorum, aslında ben sormuyorum da nefsim yokluyor arada beni. Hani şeytan gelip de ince ince vesvese verir ya, yeni abdest almışsınızdır da şeytan yavaşca kulağınıza ayağınızı tam yıkamadığınızı fısıldar ya , eksik rekat kıldığınızı söyler, hani iyilikten doğruluktan caydırmaya çalışır ya işte öyle. Sağolsun beni de boş koymuyor, usul usul fısıldıyor kulağıma. Yüreğimi ince ince yoruyor.
Biliyorum bir çoğunuza yabancı geliyor söylediklerim. Bir çoğunuzun kafa kağıdında yazıyor hangi takımı tuttuğu. Beni anlayamazsınız. Trabzonlu olmayan Trabzonsporlular ne anlatmaya çalıştığımı anlıyordur diye düşünüyorum.
Şair’in dizeleri biraz anlatıyor benim durumumu.
Kızıl saçlı kanarya.
Bu medar ikliminin tenha gecesinde
Sardı bambu kamışlarını pişman bir sükut
Sardı bu sızı
Hani birdenbire bazen etrafımızı
Sapsarı bir şüphe sarar ya
İşte öylesine
Geçtiğimiz hafta şeytan yine Trabzonspor’a olan imanımı yokladı. Yine düşüncelere daldım kendimce. “Neden herkes 3 büyüklerden birini tutuyordu”. “Neden Bursalı , Eskişehirli,Sivaslı 3 büyüklerden birini tutuyordu da ben Trabzonsporluydum”. Halbu ki ne kadar da kolaydı onlardan birini tutmak, Kimse neden diye sorgu ya çekmezdi, gayet normal karşılanırdı. Kimselerle savaşmak zorunda da kalmazdım. Şampiyonluklara sevinir, büyük transferlerle övünürdüm.
Düşünürken Matrix filmi içinde buldum kendimi, Morpheus bana ellerini uzatmış iki farklı hap sunuyordu, biri kırmızı, diğeri maviydi. Benden seçim yapmamı istiyordu.
Morpheus : Ne demek istediğini çok iyi anlıyorum. Neden burada olduğunu anlatayım. Bir şey bildiğin için buradasın. Bildiğini açıklayamıyorsun. Ama hissediyorsun. Hayatın boyunca hissettin. Dünyada ters giden bir şeyler var. Ne olduğunu bilmiyorsun ama orada. Beyninde kıymık gibi seni çıldırtan bir şey. Seni bana getiren şey bu duyguydu. Neden söz ettiğimi biliyor musun?
Ben : Trabzonspor mu?
Morpheus : Ne olduğunu öğrenmek ister misin? Trabzonspor her yerde. Etrafımızda. Şu anda, bu odada. Pencereden dışarı baktığında görürsün ya da televizyonu açtığında işe gittiğinde hissedersin ya da camiye. Vergi öderken. Gerçeği görmemen için dünya, bir perde gibi önüne çekilmiş sanki.
Ben : Ne gerçeği?
Morpheus : Köle olduğun gerçeği. Herkes gibi bir kalıba doğdun. Tadını alamadığın, dokunamadığın, koklayamadığın bir hapse, aklın için bir hapis ne yazık ki, kimseye Trabzonspor’un ne olduğu anlatılamaz. Kendin görmelisin. Bu, son fırsatın. Buradan sonra dönüş yok. Mavi hapı alırsan hikaye biter yatağında uyanır ve istediğin şeye inanırsın. Kırmızı hapı alırsan Mucize Ülkesi’nde kalırsın ve sana tavşan deliğinin ne kadar derin olduğunu gösteririm. Unutma Sana vadettiğim tek şey gerçek. Fazlası değil.
Sonra kafama dank etti. Evet dostlar ben yıllar önce kırmızı hapı yutmuştum. Ve dönüşü yoktu. Çünkü gerçekleri görmüştüm. Türkiye’de taraftar olmanın ne demek olduğunu, Taraftarların aslında güce taptığını, Büyük denen takımların nasıl büyük olduğunu görmüştüm, Şikeleri, Tarlaları, İşcileri görmüştüm. Gözümün önündeki perde yıllar öncesinde kalkmıştı. Midem kaldıramazdı 3 büyüklerden birini tutmayı artık. Yüzüne tükürülecek adamlarla aynı safta olamazdım.Ben aslında kupanın, sahte başarıların değil doğrunun yanındaydım. Ben aslında gerçeği görmüş bir adamdım. Daha fazla kafa yormaya gerek de yoktu artık.
Şükür, yine sağ salim çıktım Şeytanın vesvesesinden. Kuvvetlenerek çıktım, bu sefer mat ettim . Uzun bir süre uğrayamaz.