SEVİYORUZ İŞTE VAR MI DİYECEĞİN?

Sevmenin miktarı, ölçüsü, metresi, kilosu olur mu tartışılır, bir şeyi ne kadar sevdiğimizi net olarak belirtemeyiz, fakat kıyısından köşesinden az bir az, gıdım gıdım sevdiğimiz olguya başka biri zarar verecek olduğu anda eğer bu işin miktarı varsa en zirvesine ulaşır duyduğumuz sevgi.

Her şey sevmeye çalışmakla başladı, bir hayal verdiler bize, ya da kendi kendimize bir köşede duran hayali aldık yıllardır kuruyoruz, bir kartopunun çığa dönüşmesi gibi seviyoruz. Bir zaman sonra sevgimizin mutluluk, neşe ile yoğrulmayacağını anladık, bu sevginin tuzu, biberi, suyu; acı ve ihtirastı.
Planlanmayan hiçbir duygunun kötü olma ihtimali yoktur, en başından beri hiçbir hissimizi planlayamadık, her şey kendi kendine gelişti ve devam ediyor, herkes bir şeyler için uğraştı kafasında mesela daha çok sevmek için daha olumlu hayaller kurmak, mutlu olunabileceğine inanmak, kimi dönmek istedi bu yoldan, acı var dedi, mutsuzluk bu yolun sonu, bir yerden sonra anladık ki bu yoldan geri dönüş yok, bu yolun sonunda ölümde olsa gidilecek.

Çıktığımız ebedi yolun küçük bir hayalini gerçekleştirmek üzere, güzel ülkemizin başkenti Ankara’ya direnmeye gittik, sevdamızın peşine, hep beraber gittik ama öyle gelmeyen falan olmadı! Gitmek sadece gitmek midir ? Yola çıkmadan da gidemez mi insan bir yerlere ? Biz hayal kurmaların müptelası değil miyiz? Hangi hayali kuramadık, hangi düşlere dalmadık ki? Ankara’da olmak gerekmezdi gitmek için, hep beraber gittik o yüzden, hep beraberdik.
Olmadı, olmaması ilk değildi, sonda olmayacaktı, olması zor değildi, olmaması kaderdi, beklenendi. Ham maddesi acı olanlar bir kaybedişe kahrolacak değillerdi fakat sevgimizin önünde, karşısında namertçe, kalleşçe duranlar vardı. Gelemez bu insanlar haksızlığa, hor görülmeye, dayanamaz bu insanlar çifte standarda, katlanamaz bu insanlar çok sevdiği ülkesinin polisinden küfür,tekme,tokat,gaz, cop yemeye. Haksızsak eğer susmuş, oturmuşuzdur, konuşuruz belki fakat biliriz yine haksız olduğumuzu, çok üstelemeyiz, hatta döner kendimize söveriz fakat hiçbir şey yokken devletin koruyucu kollayıcı insanlarından böyle bir tepki görmek, ayrımcılık görmek, onların aslen tuttuğu takımların taraftarlığından kurtulamamışlıklarıyla linç edilmek işte o üzdü o bitirdi bu insanları.

Her maçta yapılan 61. dakika kutlamalarına Ankara polisinden ağır müdahale

Ülkeye hükmeden iktidar, iktidarın tüm mebusları, mebuslarının tüm kolluk birimleri, size karşı tavırlarını açıkça gösterdikleri bir arenada bu duygu yüklü, işi hayal kurmak, gücü direnmek olan insanlardan kimse artık sağ duyu beklememelidir. Kusura bakma canım ülkem adaletin yok, adaleti olmayana saygı da yok.

Ne yapalım sevdik işte, seviyoruz, sevmeye devam edeceğiz, bunu becerebileceğimizin kanıtını her bir gün tekrar tekrar anlıyorum, kurulan hayallerin bitişini simgeleyen o son düdüğün ardından binlerce insan ayakta bir tek ağızdan sevgi cümlelerini sarf ederken, kafamı onların yüzlerine doğru çevirdim, döndüm ve arkama baktım, herkes ağlıyordu, o az önce topu kötü kullanan futbolculara veya herhangi birine nefretini söyleyen insan çoktan geride bırakmıştı her şeyi, çünkü başkası karşısındaysa sevdiğin varsa bir tehlike, bir göz üzerinde daha çok seversin, daha çok sevdik, sahada gördüğümüz tek şey formalardı, insanlar ölümlü, biz ölümlü olmayan şeyin peşine düştük ölümlüler olarak ve hak ettiğimizi de öldükten sonra alacağız beklide ağlıyoruz buna inanarak.

İşimiz hayal kurmak, bir hayal daha kurduk, bitti, ekledik bir sayfa daha anılarımıza, yarın yine hayal kuracağız, kurmayacağım diyen de kuracak, ağlayan da, nefret eden de… Kaçışı olmayan tek şey bu hayal kurmak ve direnişimiz. Doğruluğu, adaleti, hakkı, hukuku, insanlığı, emeği sevmeyen, hor gören, bizi başkalaştıran herkese karşı direneceğiz karşılarına dikileceğiz bize isterse vursunlar, isterse tutuklasınlar, istedikleri gazı sıksınlar, çalabilecekleri tüm hakkımızı çalsınlar, istedikleri zulümleri yapsınlar, eğer bir tek cümlelik nefesimiz kalmışsa karşılarına diklenip “Seviyoruz işte var mı diyeceğin” diyeceğiz.

Bir Yorum Yazın