BASK’IN RENGİ

Eskiler bize kura ile tur atlayan ya da şampiyonluk kazananlardan bahseder dururlardı. Öyle ki o küçük İtalyan çocuğu* görememiş, sadece adını anarak bizden biri gibi sevmiştik. Futbolun belki de en soğuk yüzü gereği bu karşılaşmalarda biri sevinir diğeri de üzülürdü. Ancak eleminasyonlu mücadelelerde iki takımın da birden sevindiğine şahit olamamıştık. Tâ ki Trabzonspor, Athletic Bilbao rövanş mücadelesini görmeden. Şimdi, bizim de dilimizde gelecek kuşaklara anlatacak bir hikayemiz ve elimizde hiç oynanmamış bir maçın biletleri kalmıştı.

Trabzonsporluların, aralarında herhangi bir bağ olmamasına karşın, İber yarım adasının Biskay körfezine uzanan kıyılarındaki Bilbao’lulara karşı sempatisi her zaman var olmuştur. İklimi ve futbola hırçın biçimde sevgiyle yaklaşan halkı, kentlerinin takımını her zaman özveri ile desteklemiş ve onu var edebilmek adına formalarına reklam bile aldırmamışlardı. Biskay körfezinden çıkan “hamsi” ile karınlarını doyurur, sürekli yağmurun altında korunaksız biçimde takımlarını desteklerler ama yine de sevdalarını kör kuyularda yalnız başına bırakmazlar.  Her ne kadar endüstriyelleşmiş futbol canavarları Athletic’ten bir parça koparsa da, tamamen alt yapı ile beslenen gururlarına, sevgililerinden daha fazla aşk ile bağlanırlar. Kentin ve bölgenin ön plana çıkan Bilbao temsilcisi, kralın takımı lakabıyla anılan Real Madrid ve Katalan prenslerinin gözbebeği Barcelona ile birlikte, La Liga’da sürekli mücadele veren üç takımdan biri olma geleneğini sürdürme niyetinde. İspanya ve Dünya futboluna sayısız kahraman vermekle gururlanan Bask temsilcisi, gelenekselleşmiş katı kurallarının yıkılmaması adına kan kusup kızılcık şerbeti içmekte kararlı. Yıllar öncesinin şaşaalı zaferleri artık geride kalsa bile…

İsterseniz yukarıdaki yazıda bahsi geçen Bilbao kelimesinin yerine Trabzonspor’u, Real ve Barça yerine de İstanbul takımlarından herhangi ikisinin adını yazın. Tanımlamalar ve tarihsel gelişimlerde neredeyse tamamına yakın bir anlam çıkacak…

Ve tarih bu iki devrimciyi 2011 yılında bir araya getirdi. Hangisi elense, bu mücadeleye gönül vermiş futbol emekçileri üzülecekti. Ancak futbol perileri iki yürekten birinin kırılmasına izin vermedi.

“Haydi yeni zaferleri bizlere, kalplerinizdeki incecik sızıya armağan edeceğiniz, güzel günlere yelken açın”

* Franco Bianco;1954’de ispanya ile oynadığımız ve kur’aya kalan karşılaşma sonunda, adımızı çekerek bize finallere katılma yolunu açan italyan çocuk.

Bir Yorum Yazın