TRABZONSPORLU OGÜN VE ABDULLAH

Ogün Temizkanoğlu ve Abdullah Ercan. Trabzonspor takımının 90’lı yıllarda Türk futboluna hediye ettiği iki değerli isim. Bırakın Trabzonspor’u, belki de Türk futbol tarihinde oynadıkları mevkilerde gelmiş geçmiş en iyi oyuncuların başında gelir bu bahsettiğimiz iki isim. İki büyük oyuncu. Sadece Trabzonspor’un değil Milli takımımızın kaptanlığını da yapmış iki büyük yıldız.

O Ogün’ki Trabzonspor’da henüz forma bulamaz iken Sepp Piontek sayesinde A Milli takımın ilk onbirinde kendine yer bulmaya başlamış, devamında bordo mavili formada oynadığı oniki sene boyunca, gerek defans, gerek orta saha mevkisinde; hırsı, mücadelesi, bitmek tükenmek bilmeyen inanılmaz enerjisi ile belki de ilk kez katıldığımız 1996 Avrupa Şampiyonası’na gitmemizi sağlayan neslin benim adıma en sevilen yıldızı.

Gene O Abdullah ki, ilk geldiği günden itibaren o dönemler Orhan Çıkrıkçı’nın tek başına hem Trabzonspor’da hem de Milli Takım’da idare ettiği sol kanatta uzun yıllar yükü hafifletmiş, sonrasında da en büyük yıldızı olmuş. Bordo mavili forma altında oynadığı 9 senede 240 maça çıkmış. 71 kere A milli takım formasını giymiş altın sol bek.

Öte yandan Ogün ise 76 kere giymiş milli formayı ve Trabzonspor formasını da geldiği 1987 yılından itibaren 340 kere sırtına geçirmiş. Defans ve orta saha oyuncusu dedik ama toplam attığı gol sayısı neredeyse gelmiş geçmiş tüm golcülerimize taş çıkartacak cinsten. Wikipedia istatistikleri beni yanıltmıyorsa Trabzonspor’da oynadığı dönemde bu forma ile tam 120 golü var. Hatırlarsınız zaten, uzaktan attığı etkili şutlar, defansın arkasına yaptığı koşular ve kornerlerde attığı kafa golleri ile bir çok maçta defansif görevlerinin yanında ofansın da en etkili isimlerinden biri olmuştu.

Abdullah için ise fazla söylenecek bir söz yok. Türkiye’nin gelmiş geçmiş en etkili defansif sol ayağı. Eurosport’ta yabancı spikerlerin milli takımımızın maçlarında 90’ların ortasında Hakan Şükür’den sonra en çok hakkında konuştukları, sol ayağını öve öve bitiremedikleri, ama sağ ayağını hiç kullanamadığını her seferinde vurguladıkları ve sırf bunları dinlemek için maçın o kanalda verilmesini beklediğim yıldızımız. Her dönem sonu İngiltere’ye transferi gündeme gelen Türk futbolunun altın sol beki.

Kendilerini övmek için yazmadım bu yazıyı, her ikisi de o dönemler her sene sonunda Trabzonspor’dan transfer olacakları haberleriyle İstanbul medyasının yaptığı transfer başlıklarının baş aktörleri idi. Neticede Ünal’lı, Şota’lı, Hami’li, Tolunay’lı, Orhan’lı, Arçil’li hafızalarımıza yer etmiş 1996’da Lig şampiyonluğunu kaçıran o efsane kadronun en büyük yıldızlarındandı ikisi de. Birisi 12, birisi 9 sene giymiş bu formayı.

Peki o zaman sorum geliyor. Bugün bu iki oyuncu ile ilgili görsel arattığımda bile takım kadro resimleri hariç  Trabzonspor forması ile resimlerini bulmak mümkün değil. Neden? Neden bugün internette isimlerini arattığımda, ikisi de beraber 1999 yılında transfer oldukları ve topu topu 3 bilemedin 4 sene oynadıkları ve zorla transfer olduklarını herkesin bildiği kulübün oyuncuları olarak, yani Fenerbahçeli Ogün ile Fenerbahçeli Abdullah olarak anılıyorlar?

Zorla transfer deyince biraz açmak gerekiyor, çünkü taraftarlardan o dönem olan biten alenen hala saklanıyor. Takımımızın kaptanlığını da yapmış bu iki yıldızı 1999 yılında Fenerbahçe’ye kimler gönderdi. Onların ikisi de Trabzonspor ile özdeşleşmiş, takımın sembolü olmuş isimlerdi. Dolayısı ile onları gönderen zihniyet onları hemen karalamalıydı. Hani yeni bir rejim kurduğunuzda eski rejimi karalamak, tarihi değiştirmek gerektiği gibi. Hani yeni birini göreve getirdiğinizde, eskiyi unutturmak için onu karalamak, başarılarını saklamak gibi.

Ben kendimi bildim bileli, yani 5-6 yaşımdan beri desem, 30 seneyi aşkın bir süredir Trabzonspor’u tutan sade bir taraftarım. Takımın şampiyonluklarının iki tanesini hatırlıyorum ve onun dışında sayısız kupa ve yıllar yılı yaşadığımız sayısız başarılar var gurur duyduğum. E zaten aslına bakarsanız da, biz takımımızı başarıları nedeni ile tutmuş değiliz. Ama başarılar ile daha da anlam kazanmış bir bağlılığımız var. Ama utandığım nadir anlar da var. İşte utandığım anların başında da, hatta en utandığım tek an bize yıllar yılı gurur yaşatmış bu iki yıldızımızın 1999 yılında İstanbul’a transfer olduktan sonra Trabzon’a geldiklerinde kendilerine uygulanan muameledir. Koro halinde tribünlerimizin onlara küfretmesidir.

Onlar ne bu sene takımdan kaçarcasına giden Selçuk İnan, Egemen Korkmaz, Ceyhun Gülselam gibi kulübe imza atmadan, iki sene oynadıktan sonra şehirden ayrılıp ücretsiz başka bir kulübe gittiler. Ne de her fırsatta Trabzonsporluyum derken imza atmaya yanaşmayıp, önerilen parayı beğenmeyip daha sonra daha düşük ücrete Galatasaray’a topuklarını vura vura koşarak imza atan Engin Baytar gibi düşük ücrete gittiler. Onlar bu takıma yıllarını verdiler. Yıllarca bu formayı hakkı ile terlettikten sonra kendi istekleri haricinde adeta istemeyerek gönderildiler.

Allah bu kulübe ve camiamıza başka utançlar vermesin tabii ama bu ayıp temizlenmelidir. Bu noktadan sonra kimse çıkar kulüp adına onlardan özür diler mi? Veya dilenmişmidir? Ben sanmıyorum. Öyle bir beklentim de yok. Belki onların da zaten artık öyle bir beklentileri yok. Ben kendi adıma sayısız defalar özür dilesem ne olur. Ama itibarları iade edilmelidir. Bugün hala ben Ogün ve Abdullah dediğimde; ” bırak abi o iki satılmışı” diyebilenler varken, bu ayıp Trabzonspor’un alnında kara bir lekedir. İkisinin ismi hala Trabzon’da sanki yasaklı isim gibidir. Adeta TABU’dur. Trabzon’da Ogün ve Abdullah’ı sorduğumda önce ters bir bakış ve akabinde “Sattılar gittiler onlar abi, Fenerbahçeli oldu onlar” diyenler çıkar. HAYIR kardeşim, onlar gitmediler, yaklaşık 10 sene senin takımının ve bordo mavili formanın en büyük emektarları idi onlar ve bu takımın sembolü olmuşlardı ama o dönem başkanın veya yönetimin üç kuruş menfaati uğruna bu takımdan gönderildiler. Onların isimlerinden hala korkan sizler de hala size anlatılan masallara inanabilirsiniz.

Ogün ve Abdullah’ı çok seviyorum evet. Kıymetlerini bilmeyenlere inat çok seviyorum. Okur musunuz bilmiyorum ama olur ya bir gün denk gelirseniz diye size de hitap etmek istiyorum. Sizler, Bu formanın en yakıştığı isimlerden biriydiniz benim gözümde. Şenol ne ise, Turgay, Necati, Ali Kemal, Dobi Hasan, İskender, Ünal, Hami ne ise gözümde, sizler de benim için o kadar değerli, o kadar unutulmaz emektarlarısınız bu formanın. Güleryüzünüz ile her zaman alnınız dik olarak giydiğiniz o bordo mavili formalarınız ile hatırlıyorum sizleri. Tüm emekleriniz ve yaşattığınız o büyük gurur için çok teşekkür ederim. İyi ki vardınız, iyi ki bu formayı yıllarca giydiniz. Tekrar tekrar teşekkürler.

Evet, konumuza dönersek, kanaatim odur ki, bu durum kesinlikle Trabzonspor’a ve büyüklüğüne yakışmamaktadır. Bugün en basitinden herhangi bir arama sitesinde arattığımda, veya internet tabiri ile google ettiğimde bu iki yıldızımızın Fenerbahçeli formaları kadar, boy boy Trabzonspor formalı resimleri de olmalı idi, ama yok. Fenerbahçe camiasında bizde yaşayamadıkları o şampiyonluğu yaşadıkları anda onlar adına çok sevinmiştim. Belki de Türkiye’de başka bir takımın, hem de Fenerbahçe’nin Şampiyonluğuna hayatım boyunca ilk ve tek bir kez sevindiğim an o ikisinin 2001’de şampiyonluğunu gördüğüm andır. Onlar Türk futbolunda artık Fenerbahçeli Ogün ve Abdullah olarak anılmaya başlanacaksa, ki belki de aslında çoktan beri öyle anılıyorlar, birileri buna bir dur demeli. Tabii ki kötü bir şey olduğundan dolayı değil ama onlar Trabzonspor ile isimlerini duyurdular. O yüzden, bir şeyler yapılmalı, bu iki isme sahip çıkılmalı. Çünkü onlar Trabzonspor’lu Ogün Trabzonspor’lu Abdullah olarak Türk futboluna yıllarını verdiler. Bu şehre çoğu Trabzon’ludan daha çok hizmette bulundular. En azından hiç bir şey yapılamıyorsa bile resimleri kulubün web sitesinde, arşiv bölümünde yerini almalıdır. AHDE VEFA derler bizim orada buna. Anlamını bilmeyenler lügat açıp bir baksınlar ne demek diye.

4 comments
  1. Yazıda, Trabzonsporlu Abdullah hakkında dile getirilmeyen bir gerçek daha var.. Hepimizin bildiği gibi Abdullah, Galatasaray’da da futbol oynadı. Ama futbolu bıraktıktan sonra (Trabzon’da o kadar hakaret ve küfür yemesine rağmen) yaptığı açıklama şuydu: “Trabzonsporlu Abdullah olarak anılmak isterim” Bu her şeyi özetliyor işte.. Ben de kendilerini çok seviyorum ve kulübümüzden Ünal, Hami, Orhan, Ogün, Osman, Abdullah ve Tolunay’a jübile ve iade-i itibar bekliyorum.. Bence bir kulübün büyüklüğü geçmişinde kendisine hizmet edenlere verdiği değerle doğru orantılıdır. Yoksa futbol nankördür tezini her zaman doğrulamak ve bu teze inanmak zorunda mıyız?

  2. Ogün ve Abdullah ismi beynimde Bordo-Mavi renklerle öylesine özdeşleşmişler ki; fenerde oynadıkları zamanlar tamamen aklımdan uçup gitmiş. hatırlamıyorum bile. sonsuza dek Trabzonsporlu onlar. renkleri belli onların.
    eline, beynine sağlık kardeşim be.

  3. Teşekkür ederim. Dediğim gibi, ikisi de benim için Trabzonspor’lu Ogün ve Trabzonspor’lu Abdullah olarak kalacak zaten.

hela gozlum için bir cevap yazınCevabı iptal et