TRABZONSPOR’UN DÖRT MEVSİMİ

Yıl içerisinde mevsimlerin döngüsü gibi bir döngüsü vardır Trabzonspor’un. Önce ilkbahar gelir; çok ama çok zor geçen bir kışın ardından o kışın yarattığı enkaz kaldırılır, karlar yavaş yavaş erir ve ağaçlar çiçek açmaya başlar. Dağılmış ve art arda gelen başarısızlıklarla ümidini de kaybetmiş bir kadroyu yenisi ile değiştirir; parça parça, emek emek yeni bir kadro kurar Trabzonspor. Bu kadro zamanla işlenir, güçlenir, dik oynayan bir “takım” olur.

Ardından sıra yaza gelir. Ağaçların çiçekleri artık meyve olurlar. Bu koca çınar da artık emeklerinin meyvelerini görmeye hazırdır. Çok iyi bir takımı vardır Trabzonspor’un ve artık şampiyonluk vakti gelmiştir. Ancak her seferinde farklı bir giysiye bürünür o iblis ve izin vermez o meyvenin toplanmasına. 96’da Ali Şen olur, türlü oyunlarla çalar onca yılın emeğini; 2005’te Cem Papila olur, hayasızca katleder bütün emekleri. Ve en son 2011’de sadece Aziz Yıldırım değil bütün bir Türkiye çıkar Trabzonspor’un karşısına. Biri şikeyi organize eder, birileri uygular, birileri bunun üzerini örter, birileri tüm bunları görmezden gelir, birileri kalkan olur bunlara. Birileri de fırsattan istifade leş kargası misali talan eder o ağacın meyvelerini.

Sonra sonbahar alır sahneyi. Artık meyveleri talan edilmiş, dalları kırılmış bu koca çınar karanlık bir uykuya hazırlanmaktadır. Son yapraklarını da döker. Onca yılın emeği kadro dağılır, o “takım” gider, bir sureti kalır geriye. Sıradanlığa bürünür koca camia. Sonrası artık derin bir sessizliktir. Kış gelmiştir artık. Kimin ne dediğinin anlaşılmadığı bir uğultu kaplar zihinleri. O güzelim bembeyaz karı tipiye çeviren o zalim rüzgarın sesi midir bu uğultu? Bilinmez. Bilinen bir tek şey vardır:

Her kış gibi bu kış da bitecek. Bahar yeniden gösterecek yüzünü ve bu koca çınar her şeye rağmen yeniden kalkacak ayağa, yeniden savaşacak bütün o namertlere inat. Kışın yağan karın baharda nehir olup ovayı beslemesi gibi bütün o namertlikler azmini besleyecek Trabzonspor’un.

Bahar geliyor çocuklar. Bakın! Cemreler düşmeye başladı bile.

One comment

Bir Yorum Yazın