TERCİHLER

Bu yazı Adem Yiğit tarafından yazılmış 25 Eylül 2012 tarihinde Medyaspor.com sitesinde yayınlanmıştır.

Milli maçların da Şükrü Saraçoğlu Stadı’nda oynanması nedeniyle zemin kötü. Takımın gidişatı ve Aykut Kocaman sebebiyle Fenerbahçe’de moraller kötü. Yeni transferlerin geç yapılması, sezona istenildiği gibi başlanamaması nedeniyle Trabzonspor’da da durum öyle. Her şeyden öte sebebi malum bir gerginlik, futboldan başka şeylerin hesabı… Biraz o başka şeylerin heyecanı… Fenerbahçe, 2010-11 sezonu şampiyonu Trabzonspor’u bu şartlarda ağırladı.

Trabzonspor penceresinden başlayalım manzarayı seyre: Şenol Güneş’ten Olcan’a kadar gidebiliriz. Aradan savunma hattını ve Sapara’yı çıkartın, doğru tercih eksikliği Trabzonspor’u bu maçın kazananı olmaktan alıkoydu.  Bir kere maça hazırlanırken bir tercih karmaşası yaşamış Trabzonspor belli ki. Ofansif oyuncu tercihlerine pek bir anlam veremedim. Doğan görünümlü Şahin gibiydi. Ofansif görünümlü defansif…  Maç oynanırken bazı oyuncularımız için de aynı karmaşa söz konusuydu. Mesela Olcan. Karabükspor maçında da aynı görüntüyü vermişti. Takımdan daha farklı kaygılar güttüğü hissi uyandıran tercihler yapıyor. Bu fikrimi Karabükspor maçı yazımda da görebilirsiniz. Gol kaçırmış, kaçırmamış mevzu değil mesele.

Maçtan evvelki karmaşanın sebebi ise kadro tercihinden okunabilir.  Rakibi nasıl durduracağı konusunda önceki maçlara oranla daha iyi çalışmış Trabzonspor, bunu sahada da gördük fakat defansif dirence rağmen ofansif olarak ne yapabildiler? Yani rakibi durdurabileceklerine aslında pek ihtimal vermemiş gibiydi Trabzonspor kurmayları. Tercihler de bu noktada sorgulanabilir oluyor. Bu kadar iyi etüt ettiğiniz bir rakibi durdurmanın haricindeki plan, yani ofansif planınız neydi?  Maç öncesi psikoloji ilk yarının ilk yarım saatinde çok netti: İleride hiç çoğalamadık. Fenerbahçe’nin Fenerbahçe’den başka her şeye benzediğini farketti Trabzonsporlu futbolcular.  Tahmin ettiklerinden kötü bir rakip bulunca, diğer bir deyişle maç öncesi durdurma planı “beklenmedik derecede” işe yarayınca, maç içi psikoloji birden ivme kazanıp “bunları yeneriz biz” seviyesine geldi. Bu da aceleci ve kötü tercihlerin kapısını araladı. “Beklenmedik derece” bir eleştiri değil. Ben dahil pek çok kişi, böyle bir futbol izleyeceğimizi tahmin etmiyorduk.

Trabzonspor’un sakatları bunda etken miydi? Colman’ın pozitif olabilme ihtimalinin dün nesini aradı Trabzonspor? Ya da herkesin çok beğendiği Yasin’den daha fazla ne yapabilirdi Volkan? Giray, Mustafa ve Bamba uyumunu bozmaz mıydı? Bence bozardı.

Herkes futboldan memnun, çünkü bu maçla ilgili beklentiler en alt düzeydeydi. Bunu çok çabuk unutuyoruz. Dün geceyi bir kaza kurşunu ile mağlup bitirebilirdi Trabzonspor. Fenerbahçe takımı gerçekten kötüydü ama bu kötü Fenerbahçe’ye bile mağlup olabilirdi. Fenerbahçe’nin kötü olmasında elbette Trabzonspor’un oyunu, yukarıda saydığımız sebepler ve Alanzinho’nun etkisizliğine rağmen orta saha direnci ve aklı etkiliydi. Fakat Trabzonspor bir hata yaptığında her an gol bulabilecek durumdaydı Fenerbahçe, ne kadar kötü görünse de. Böyle bir pozisyonda golü bulmaları ve onlar için hiç de kolay olmayan bu maçtan 3 puan almaları işten değildi. Rakibe karşı her an dikkatli olmak, eyvallah, iyidir ama bu oyunun adı futbol ve 10 kişiden her biri her an aynı konsantrasyona sahip olamıyor. Fenerbahçe’nin beklenenden daha kötü olması ışığında bakıldığında Trabzonspor’un da “Karmaşık” bir halde olduğu sonucuna yine yeniden varabiliyoruz. Kadro arayışlarıyla beraber sistem arayışları da sürüyor özetle…

Devam edelim, maç öncesi tahminlerin “beklenmedik derecede” tutması, Trabzonspor’un hamle zamanını da geciktirdi. Oyunun beklenmedik üstün tarafı olarak Trabzonspor’un, Aykut Kocaman’ı bazı şeylere daha da “zorlaması” halinde oyunun rengi iyiden iyiye değişebilirdi fakat Trabzonspor kulübesi bu noktada da tercih sıkıntısı yaşadı. Hamle üstünlüğü Aykut Kocaman’a verildi. 60. dakikadan sonra oyundan düşen Alanzinho 25 dakika sahada varla yok arası gidip gelirken, Fenerbahçe abandone olmuşken ve Trabzonspor çok zorlanacağını düşündüğü bir maçın, hiç beklemediği anda hükümranı olup bocalamışken hamle önceliği kesinlikle bizde olmalıydı. İki kere psikolojik bir anlam taşıyan bu hamle üstünlüğü Fenerbahçe’ye bırakıldı. Sonra yine Janko değişikliği geldi. Fenerbahçe’nin bilinçsizce saldıracağı, Trabzonspor’un rahatça boş alanlar bulacağı bu dakikalarda

Maçın Trabzonspor adına öne çıkan isimleri güçlü fiziği, amansız markajıyla kafamdaki defansif soru işaretleriyle birlikte Sow’u da sahadan silen Sol Bamba (Sow’un topla maç  boyu toplam teması 44 saniye idi), Gökhan Gönül gibi bir oyuncuya karşı, ayarsız Olcan’la birlikte savunmaya çalıştığı kanatta sıkça yalnız kalmasına rağmen rakibine üstünlük sağlayan, hücumda daha aklı başında bir oyuncuyla birlikte sol kanatta kilim dokumacılığına başlayabilecek Emerson ve Selçuk sonrası arzuladığım “Aklı ayaklarında” futbolcu tanımının tam karşılığı olan Marek Sapara idi.

Trabzonspor’un bundan sonraki maçlarda da takım ve sistem arayışları devam edecek. Biz de merakla izlemeye devam edeceğiz. Bu süreçte takımın zafiyetleri ortaya çıkacak. Belirecek eksikleri ilk elden ve en kısa zamanda gidermek için yönetimin ve teknik ekibin koordine çalışması gerekecek. Koordine eksikliğinin zararlarını yıllardır çekiyor Trabzonspor. Tam anlamıyla yapılmamış görev dağılımı nedeniyle her kafadan ayrı bir ses çıkıyor olması zorluklar yaratıyor. Fakat ortak aklın gelişimi camia için umut verici. Ben de bu umut ışığıyla mutlu olanlardanım.

Bunun dışında Trabzonspor camiasında çok olumlu işler oluyor. Ciddi anlamda bir başkaldırı söz konusu. Uzun zamandır yeraltı seviyesinde kalan tepkiler, artık kulübün de taşın altına elini sokmasıyla gün yüzüne çıktı. Bu kirli düzene karşı gerçek futbolseverlerin gönlünden geçenler bir bir bunlardı. Mücadele Trabzonspor’un mücadelesiymiş gibi görünse de faydaları tüm futbol camiasını etkileyecek diye ümit ediyorum.

Fu Flux Flan

Kafalarına geçirdikleri siyah poşetleri, ellerindeki Negro bisküvileriyle arz-ı endam eden iki bayanın göründüğü rezil bir fotoğraf düştü ajanslara. Bir kaç kendini bilmez deyip küçümsemek isterdim 2 yıldır Trabzonspor taraftarlarına yönelen ırkçı ithamların bir uzantısı bu. Pontos’du, Hamsi’ydi derken saat 12 temalı esprileriyle içlerindeki ırkçı nefreti kusan bu zavallılar ne yazık ki azınlık değiller. Oldukça fazlalar ve yaptıklarıyla ilgili iki kelam edebilecek bir akl-ı selim insana rastlayamadık. Görmezden gelmek ırkçılığı azaltmıyor, aksine daha da azdırıyor. Şikeyi “ekonomik” kaygılar nedeniyle görmezden gelenlerin, yine aynı kaygılarla ırkçılığı görmezden gelmesi affedilir değil. Bugün Güneydoğu’da 100 yıllık geç kalmışlığıyla hesaplaşmaya çalışan Türk insanının bu konuda daha samimi olması gerekiyor.

Bir Yorum Yazın