ŞENER-GÜNEŞ’LE DİK OYNAMAYA DEVAM

Bizler Dik Oyna yazarlarıyız.

Birbirini Ekşi Sözlük’te bulup bir çatı altında toplanan, oluşturduğu ortak enerjiyle bu blogu yaratan 100’den çok ‘kalem‘iz.

İçimizde 1970’lerin başında doğmuş olanlar da var (dedeler) 1990’larda doğmuş olanlar da (adam liseli beyler).

Trabzonlu olanımız var, Trabzonlu olmayanımız var.

Türkiye’de yaşayanımız var, yurt dışında yaşayanımız var.

Sağcımız var, solcumuz var, köfteci-macuncumuz var.

Ve daha pek çok konuda birbirimizden ayrılıyoruz.

Fakat birleştiğimiz bir mesele var:

SADRİ ŞENER’E VE ŞENOL GÜNEŞ’E GÜVENİYORUZ!

Hatasızlar diye değil. Elbet hataları vardır, tıpkı her insan gibi. Hesap sorulmayacak diye de değil. Günü gelince sorulacak hesaplar da var. Trabzonspor’da kimse vazgeçilmez değildir.  Fakat her şeyin bir usulü vardır, zamanı vardır.

Trabzonspor’un şampiyon olduğu 2010-2011 sezonu hakkındaki resmi kayıt düzeltilene kadar,

Şikesi her 2 defasında da etik kurul tarafından, 1 defa UEFA tarafından, Şampiyonlar Ligi’ne Trabzonspor’u göndermekle TFF tarafından ve son olarak da Türkiye Cumhuriyeti yargısı tarafından tescil edilmiş kişi ve kuruluşların bu yaptıklarının yanına kâr kalmayacağını kamuoyu görene kadar,

Türkiye Cumhuriyeti’nin adliye katibinden başbakanına kadar herkes “Adalet Mülkün Temelidir” sözünü anlayana kadar,

Temelindeki sportmenlik ruhu fena halde töhmet altında bulunan UEFA geç gelen adaletin adalet olmayacağına uyanana kadar,

DİK DURMAYA VE DİK OYNAMAYA DEVAM ETMEK ZORUNDAYIZ!

Çünkü karşımızda Yezit var, Calut var, emsali görülmemiş bir örtmecenin mümessilleri var.

Trabzonspor maddi ve manevi haklarından usulsüzce mahrum bırakıldığı halde yıkılmayacağını Inter maçından play-off’a kadar her fırsatta gösterdi. Bu süreci de dimdik atlatmak için güce, sabra ve sağduyuya ihtiyaç var.

Yönetime yöneltilen eleştirilerde doğruluk payı olup olmamasından önemli bir şey varsa; o da bu eleştirilerin kim tarafından, nasıl bir zamanlamayla, nasıl bir üslupla ve ne amaçla yapıldığıdır. Daha da açıkçası: kimin verdiği gazla kimin ekmeğine yağ sülmeye çalışıldığıdır.

Bizler, Dik Oyna yazarları olarak ne bir hiyerarşiye sahibiz, ne kimseye eyvallahımız var, ne gönül borcumuz var, ne finansman kaynağımız var, ne de bunlara ihtiyacımız var.

Tüm bağımsızlığımızla, duruşumuzla ve “düşmanlara” inadımızla söylüyoruz:

DİK OYNAMAYA DEVAM!

3 comments
  1. Durmayın ve yılmayın, her seferinde ve her ortamda size yapılan bu şerefsizliği hatırlatın, bir Beşiktaş taraftarı olarak ben öyle yapıyorum. Sadece FB’yi değil fırsattan istifade edip ortamı kendi çıkarı doğrultusunda bulandırıp futbolcularınızı ayartan, şampiyon olduktan sonra şikenin lafını etmeyen şerefsizlerin en büyüğü, şike ve teşvik denilen bu pisliğin Türkiye’deki ilk uygulayıcısı ve piri GS’yi de unutmayın.

    • UEFA bile bugün Fenerbahçe’nin üstüne gitmiyorsa bunun asıl nedeni Galatasaray yönetiminin kayıtsızlığıdır. Avrupa’daki örneklerde her zaman rakip kulüpler tüm gücüyle şike yapanın üstüne giderken Galatasaray camiasında münferit gayretler dışında kurumsal bir baskı görememekteyiz. Eğer öyle bir baskı olsaydı Fenerbahçe ne yaparsa yapsın UEFA’ya söz geçiremezdi. Zürih’te temiz futbol mitinginde tek bir Galatasaraylı bile yoktu. Zamanı geldikçe onlara da yer vereceğiz. Merak etmeyin.

Bir Yorum Yazın