MİLLİ TAKIMIN MARKASI NE?

Türkiye’nin Özeti Türk Futbolu

En çok izlenen çizgi filminin Captain Tsubasalar, Benjaminler olduğu,
En çok okunan çizgi romanının Şimşek Santrafor olduğu,
Çocukların daha ilkokul 1. sınıfta top oynamalarının yasak olması sebebiyle meşrubat kutularını ezip futbol oynadıkları,
Çevresinde ağırbaşlılığı ile tanınan adamların sadece atılan bir gol ile göz yaşlarına boğulduğu,
Öğrencilerin gelecekerini belirleyecek bir sınav esnasında dünya kupası maçlarının sabah oynanıyor olması sebebiyle sınav salonunu erken terkedip maç izlemeye gittiği,
Herkesin ya bir amatör ligde ya altyapılarda ya da en olmadı bir okul müsabakasında anlatacak afili bir anısının bulunduğu ülkenin milli takımı.

Türkiye A Milli Futbol Takımı.

Yaşı yetenelerin hatırlayacağı bir anı var. Meşhur Macaristan galibiyeti. 80lerde doğan nesilin uluslararası futbol ile imtihanı takdir edersiniz ki biraz garip oldu. Benim hatırladığım ilk milli maç Rusya’ya 2-0 kaybettiğimiz bir maçtı.

Küçük bir çocuktum ve mahalle aralarında top oynamaktan ve bir 3.lig takımında top toplayıcılık yapmaktan arda kalan zamanlarda anlamsız bir hobim vardı.

International Soccer

Atari oyunlarının satıldığı bir elektronik dükkanının önünde dikilmek ve orada atarinin kendi kendine oynattığı maçları izlemek.

İşte o dönemler Türk futbolunun uluslararası düzeyde bir şeyleri değiştirmeye başladığı döneme tekabül ediyor.
Şöyle ki elektronik dükkanı önünde dikildiğim günlerden birinde bir diğer televizyonda bir spor kanalında canlı yayında futbol maçı yayınlanmaktaydı. Kanada ile dünya futbolunda en az Kanada kadar adından söz ettirememiş şu an ismini hatırlayamadığım bir ülke maç yapıyorlardı ve dükkanın önünde dikilen iki tane amca “bi şu gavurlara bak bi de bizim öküzlere” diyordu.

Sonra ne olduysa bir anda işler değişti. Altında yatan detayı algılayabilecek yaşta değildim ama Türk takımları gerek milli takım gerekse kulüpler düzeyinde ufaktan ufaktan adından söz ettirmeye ve tanınmaya başladı. Milli takım için Almanya-Hollanda gibi ekol takımları hasbelkader de olsa devirme dönemleri başladı. Şampiyonalara katılmak için ön eleme maçları oynanacak kadar puanlar toplanmaya başladı. Her milli takım muhabbetine 3-1lik Macaristan maçı geyiği açan amcalara ufaktan gülünmelere, alaya alınmalara başlandı.

Euro 96, Euro 2000 derken şampiyonalara katılmaya ve nispeten başarılar alınmaya başlandı. Hemen ardından yarım asırlık başarısızlıktan sonra meşhur 2002 dünya kupası. Sabahın köründe maçlara uyanıldı.

2002 Dünya Kupası

Yeri geldi ülkenin kimsenin anlam veremediği bir savaşı esnasında kaybedilen çocukları unutuldu,
Yeri geldi ekonomik krizler iki adet galibiyetle unutuldu.

Alınan galibiyetlerin sevinciyle maganda kurşunlarına canlar verildi ama kimse hiçbir zaman hiçbir şeyi bu milli galibiyetler kadar sahiplenmedi, sevmedi, önemsemedi.

Türk futbolu marka(!)laştı.

Para – Futbol

Futbolu futbol adamları değil, müteşebbisler yönetmeye başladı.
Futbol maçlarının yayın hakları için akıl almaz paralar harcanmaya başladı.
Sadece futbolcu olabilme başarısı gösterdiği için hiç bir ekstra özelliği olmayan, iki kelimeyi bir araya getiremeyen, sosyo kültürel açıdan bomboş adamlar, ülkenin en saygın ve önemli mesleğini yapan adamlarının onlarcasının yıllık maaşını sadece 1 ayda kazanır hale geldi.

Ulusal takıma oyuncu seçimi yapılırken de teknik heyet ve yönetici belirlenirken de asla bu işi en iyi kim yapar ve bu işi kim hakediyor denmedi.
Herkesin en büyük tutkusu olan bu spor an ve an, adım adım, her gün ayrı şekillerde kirletilirken kimse dur demedi.
İstisnasız her kulüp başkanı kendi kulüplerini ama ortaya çıkan ama çıkmayan şekillerde kirletirken kimse neden yapıyorsun demedi.
Herkes kazanmak istedi, kazanmak için yapılan her şey meşru görüldü.

Milli maçın ardından Türk futbolseverler kaybedilen ve kazanılan puanların hangi takım oyuncuları tarafından kazandırılıp, kimin hatasıyla puan kaybedildiğini tartışılır oldu.

Hadi itiraf et Trabzonsporlu. Maçın 1-1 değil de 0-0 bitmesini tercih etmez miydin Onur’un kalesine gol girmemiş olsun diye? Veya Anadolu davasının çocuğu sıfatındadır diye Alper’in her olumlu hareketinde sevinmedin mi?

Hadi itiraf etsene Galatasaray’lı. Burak gol attığı için 3 puanı Galatasaray’ına mal etmeye hazırlanırken golü Bekir’in değil de Semih’in hatasıyla yediğimiz için kahrolmadın mı?

Milli takımda Beşiktaş’lı futbolcu olmadığı için maçtan önce milli takım umrumda değil, ne halleri varsa görsünler demedim de Karakartalım.

Senin ne söyleyeceğini hakikaten kestiremediğim için ayrı tutuyorum Fenerbahçeli kardeşim.

İşte futbol sever dediğimiz, bu işten 3 kuruşluk kazancı olmayan adamların bile çil yavrusu gibi dağılıp, cepheler aldığı yerde işin öteki boyutunu düşününce her şey öyle kolay açıklanıyor ki.
Paranın büyüdüğü her yerde rant, rantın büyüdüğü her yerde de siyaset olur.

Kim bilir. Bizim de anlatacak milli maç anılarımız olmuştur belki çocuklarımıza;

“Bak evlat bizim zamanımızda bir milli takım vardı. En kötü oyuncusu senelik milyon doların üzeri para alırdı. Hangi takımda oynarsa oynasın milli formayı giyebilme aşkına iki takımdan birine transfer olmaya çalışırlardı. Sonra kendilerinin belki yarısı kadar prestijli ve sevilen camialarda forma giyme başarısına yaklaşamamış takımlarını yenemezlerdi, ama kadrosu garson ve esnaflardan oluşan küçük prenslikleri gol yemeden geçip, 10 kişi kalan futbol ile alakasız Doğu Avrupa ülkelerini hasbelkader yenebilirlerdi.

Ama çok pişkindiler be evlat. Daha elemelerin tamamlanmasına 1 yıl kala elenmeyi başarıp. Şans, kısfmet açıklaması yapıp, ikinci dönem düzeltirim kırıkları gülüşü yapan hiç bir başarısı veya geçmişi olmayan hocaları vardı. Bu bahsettiğim amcaların senin şu ömrü hayatında görüp göreceğin her insanın toplamından fazla para kazanırlardı.

Sana henüz bahsetmediğim daha büyük amcalar bunların da toplamından fazla para kazanırdı.

Benim babamlar bana 3-1 kazandıklarını Macaristan’ı anlatıyordu. Ben de sana 1-1 berabere kaldığımız Macaristan’ı anlatıyorum. Nasipse toruna kadar bu kafayla Macarlardan 5 yeriz güzel oğlum. İçin ferah olsun. Sen kovalamaya devam et kola kutularını, sen hep bir gün futbolcu olurum belki hayaliyle yaşa, sen tuttuğun takım için ağla, dünyanın 4 bir yanından ülkelerin takımarı futbol maçları yaparken sen de aynı ülkendeki profesyonel eşekler gibi televizyondan maçları izle canım evladım. Biz bayağıdır öyle yapıyoruz. Çok güzel oluyor.”

Bir Yorum Yazın