İDARECİ ZİHNİYET

Malum takımın malum teknik direktörünün kullandığı bir kalıp var. “3 Temmuz’dan bu yana yaşanan süreçte…”. Bu kalıbı kullanarak gerek mağlubiyetlerini meşrulaştırdılar, gerek yargılama sürecini etkilediler, gerek ise milyonlarca saf, temiz insanın duygularını sömürdüler.
Evet, 3 Temmuz’dan bu yana yaşanan süreçte çok garip şeyler, duysak inanmayacağımız kıvraklıklar(!) gördük. Ancak hiçbirisi Demirören Federasyonu’nun “Fenerbahçesi” için atmaya çalıştığı çalım kadar cüretkâr değildi.

"Fenerbahçemiz'i kurtaracağız."

İlk Etik Kurulu raporunun üzerinden aylar geçmesine rağmen bir türlü hazırlanamayan(!) rapor birdenbire tamamlandı ve TFF’nin 2 gece 3 gün her şey dâhil tatilinin sonucunda, Sarı Çizmeli Mehmet Ağa dâhil herkes PFDK’ya sevk edildi. Bu karar açıklanırken TFF Başkanı, Passat Medyası tarafından “tarihi” olarak nitelendirilen bir açıklama yaptı. Bu açıklamaya göre, çok şükür şike sahaya yansımamış, maşallah Türk Futbolu’nun durumu çok iyiymiş ve inşallah TFF Futbol Disiplin Talimatı’nın 58. Maddesi başta olmak üzere birçok hükmü ansızın değiştirilmiş. Şikenin sahaya yansımadığını bir çırpıda dile getiren büyük başkan, İbrahim Akın konusunda ise olay yargıda olduğundan yorum yapamazmış. Güler misin ağlar mısın?
Hepimizin hatırladığı TFF Genel Kurulu neden yapılmıştı? Bu 58. Maddenin değiştirilmesini değerlendirmek ve karara bağlamak için mi? Yoksa Sadri Şener’in Kulüpler Birliği Vakfı toplantılarında ne yapıldığı sorusuna cevap verdiği gibi kuru pasta yemek için mi? Kaldı ki, UEFA Genel Kurul onayı olmadan yapılacak bu değişikliğe gereken cezayı vereceğini üstü kapalı şekilde de, gayet açık şekilde de defalarca bildirmesine rağmen yapıldı bu değişiklik.. Fenerbahçemiz(!) için alınan bu riskler başka herhangi bir takım için alınır mıydı? Tabii ki hayır.. Olay tamamen duygu$al.

(Bu yazıyı yazdıktan sonra PFDK ise daha muhteşem bir çalımla hiçbir kulübe ceza vermedi, 4-5 kişiye ise Tahkim Kurulu traşlasın diye göstermelik cezalar da verdi.. Suyundan da koy..)

Ne bekliyorduk ki gerçi? Futbolumuzun marka değeri(!) ve Türk Futbolu’nun geleceği için, büyük balıklar suçlu da olsa akvaryumun içinde olmak zorunda. Hayatımızın her alanındaki idareci zihniyet, şike skandalında da karşımızda. Eğitimde, sanayide, ekonomide hatta evliliklerinde bile günü kurtarmaya, kendi çıkarlarını tatmin etmeye yönelen insanlara futbolu emanet ederseniz, bunun gibi çetrefilli bir konuda da sıkıntı yaşarsınız.

RÜZGAR NEREDEN ESERSE ADALET ORAYA GİDİYOR

Amma velâkin bu sefer hesaba katılmayan bir UEFA faktörü var. İlk raporda suçsuz bulunan takımların ceza alması, sayfalarca delile rağmen suç makinesi haline gelen takımların ceza almaması gibi durumlara futbolun gerçek patronları müsaade etmeyecektir. Dere geçerken at değiştirilmeyeceğini adamlar açıkça söylediler. Şike teklifini bildirmediği için meslek hayatı bitirilen hakemler varken, bir otelin salonunda “şike sahaya yansımadı” demekle çözülebilseydi keşke işler..

"Olmaz dostum olmaz"

Geldiğimiz noktada Avrupa’ya gidemeyeceğini anladığı için feryat eden kulüpler var. En önemlisi, artık gerekirse meydanlara inmeyi göze almış, bilinçli taraftar var. Umut ediyorum ki, karar mercileri (PFDK ve Tahkim Kurulu) yaptıkları görevin namus boyutunun ve sahip oldukları diplomaların manevi değerinin farkına varırlar ve yüzlerinde tarih boyunca yer alacak bu lekenin kalmasına izin vermezler.

Bizler, Trabzonspor Taraftarı olarak, bu takımı sevinmek için sevmedik. Her koşul ve sonuçta takımımızın ve camiamızın dimdik arkasında durmaya devam edeceğiz. Vakit, dik oynama vaktidir.

Bir Yorum Yazın