GLAD-EURO-TOR

Şampiyonlar Ligi kurulduğundan bu yana, kupanın son dörtlüsü mutlaka bilindik takımlarla donanırdı. Manchester United, Milan, Barcelona, Real Madrid ardından Chelsea, Bayern Münih; arada sırada Liverpool, Arsenal son dört için yerini rezerve edebilmek için birbirleriyle yarışa girişirlerdi. Sonuçta o yıl kim daha fazla parasal yatırım yapmışsa, kupanın iki kulpundan tutup sevinç gözyaşları ve sayılmaya hazır euro düşleriyle finali bitirirdi. Endüstriyel futbolun tek yöney olması, yine endüstriyel patronları rahatsız etmiş olacak ki, yeni gladyatörlere ihtiyaçları olduğu akıllarına geldi. Bundan böyle tek arena yerine iki arenada çarpışacaktı, futbolun parasal köleleri. UEFA  Avrupa Ligi adını koydukları organizasyon, mini şampiyonlar ligi gibi olacaktı. Fazla maç, fazla seyirci, sonuçta kasalara giren milyon euro’lar…

İki numaralı kupa, üst düzey oyunun elitleri yanında sönük de kalsa, yine kendi çapında bir güzelliği barındırmak istiyordu. Zamanla Avrupa’nın köklü zengin kulüplerine kafa tutabilecek yapıyı konumlandırmak istiyorlardı. Öyle ya karşılarında tüm takımın ederine eşit tek futbolcusu olan devler ligi…

Devlerin ayrıca bir şansı daha bulunuyordu. Kazara, karşılaşmalar sonucunda grubu üçüncü sırada bitirirlerse kendilerine yeni bir kapı olarak Avrupa Ligi açılacaktı. En azından şampiyonlar liginde yitirilen paralar burada toplanabilirdi. Böylece  kârdan zarar ederlerdi nihayetinde.

En nihayetinde 2011-2012 sezonunda ilginçlikler birbirini kovaladı. Şampiyonlar liginde favori olarak konuşlandırılan, Manchester United, Manchester City, Porto gibi kulüplerin yolu Avrupa liginde kesişti. Favori olarak yollarına devam edecekler ve kupayı bunlardan biri alacaktı…..diye düşünüldü.

Ancak beklenen olmadı ve yeni arenaya misafir olarak gelen bu üç gladyatörden ilk önce Porto ardından Manchester kentinin kardeşleri saf dışı bırakıldı. Paranın esaretinin kabul edilmediği ortaya çıktı.

Şimdi kupa için, yeni  adaylar var ve bunların şampiyonlar ligi’ne kafa tuttuğu bir akşamın aydınlığındayız.

Milyon dolarların havada uçuştuğu ve futbolcuların çağdaş bir köle olduğu bu düzende, en azından her hafta sonu kafamızı şişiren zengin kulüplerin yerine mütevazi ve saygıyı hak eden kramponları görebilmek bizler adına sevindirici.

Evet futbol asla sadece futbol değildir. Ancak basit biçimde oynamayı istediğimiz bu oyunu, banknotların sarmadığı bir gelecek istiyoruz.

Bir Yorum Yazın