Fenerbahçe Maçı Öncesi Fenerbahçe Taraftarının Psikolojik Durumu – Mollasalihoğlu

Bordo Mavi Görünce Titreyen Bünyeler

Belki bizim taraftarın çoğu da İstanbul Basını tarafından dayatılan bu yalanı kanıksamış durumda.

“5 Mayıs 1996” Trabzonspor camiasında travmatik bir etki yapmıştır ve Trabzonspor taraftarında Fenerbahçe kompleksi oluşmuştur.”

Evet, o maç kazanılsa, tıpkı 2010-2011 yılının kadrosunun başına gelenler gibi, birçoğu milli ve mevkilerinin en iyilerinden oluşan bir kadro dağılmayacak, tartışmasız gelmiş geçmiş en iyi (ben tartışmam) teknik direktörü bir süre sonra bırakacağı görevini bırakmak zorunda kalmayacak ve Trabzonspor yıllarca Türk Futbolu’nu domine edecekti.

Olmadı.

Direkler izin vermedi, Rüştü izin vermedi, Ali Şen’in ispatlanamayan dalavereleri izin vermedi.

Ne oldu? Kadromuz dağıldı, bir fetret devri diyebileceğimiz bir dönem yaşadık ve bence daha sağlam biçimde ayağa kalktık.

Pekiiiii…

Diğer taraftan bakalım bu olaya..

1 Nisan 1984 Fenerbahçe Trabzonspor Maçı.Çoğumuzun yaşı yetmez ama Hababam Sınıfı’nda İnek Şaban boşuna mı bir Mahmut Hoca bir de Trabzonspor’a sitem eder sanıyorsunuz? Bu maç, ligin bitmesine uzunca bir süre varken oynanmış lakin sistemin 2 puanlı olması ve Fenerbahçe’nin lider Trabzonspor’u kendisinden başka yenebilecek takımın çok az olduğunu bilmesi nedeni ile, tabir-i caizse erken final şeklinde bir karşılaşma olmuştur. 0-0 giden karşılaşma, maçın 90. Dakikasında Dobi Hasan’ın golü ile 1-0 Trabzonspor galibiyeti ile sonuçlanmış ve Lambada şarkısının melodisine en manalı sözlerin yazılmasına vesile olmuştur: “Dakika doksan, nasıl koydu Fener’e Hasan?”

Dobi Reis

 

Devam edelim..

5 Mayıs 1996’nın yıldönümünde, 5 Mayıs 2010 Trabzonspor Fenerbahçe Maçı. Bunun sonucu belliydi aslında yahu. Fenerbahçe’nin Türkiye Kupası’nı alacak hali yoktu ya. Hele ki ben Muğla İl Jandarma Komutanlığı’nın gazinosunda bu maçı 200 civarı Fenerbahçeli ile birlikte izlerken? Alex de Souza başta Fenerbahçeliler olmak üzere tüm alayı şaşkına çeviren golü atmıştı ama aklı başında herkes Fenerbahçe’nin Türkiye Kupası alamayacağını biliyordu. Benim ne kadar umudum varsa, o zamanlar Trabzonspor’un da Umut’u vardı.. Hırsı, azmi ve o yan topta beraberliği getiren golü.. İki gol daha atacağımızı bilmesem ilk golde o kadar sevinmezdim, bunu itiraf etmeliyim.. Hepimiz belki defalarca izledik o maçı, detaya girmiyorum, vurduk kafalarına, aldık kupayı. Tamam biz yıllarca şampiyon olamadık ama sizce bu travma az mı? Hele ki 1-0 öne geçilen bir kupa finalinde.. 

Bitti mi? Biter mi yahu..

16 Mayıs 2010 Fenerbahçe Trabzonspor Maçı.. Ben hala Muğla İl Jandarma’dayım.. Acaip rahat yerdir haa.. Kilo almamak için ekmek yemiyordum o derece.. Ama o gün olağan dışı bir yoğunluğun ardından bir de halı sahada yaptığımız maçın ardından bende mecal kalmamış. Banyo, makara, kukara derken maçı izlemek için diğer bölüğe gitmeyi gözüm kesmedi. Ama içimden diyorum “ula bu herifler şampiyonluk turunu Şenol Hoca’nın önünde atamaz, atmamalı..” Yatakta uzanırken dalmışım. Bizim bölüğün uzun dönem askerlerinin en kaşarlarından Bursalı olanı bağıra bağıra geldi koğuşa doğru. Duyuyorum koridordan sesini.. Aha dedim “yine koyduk!”.. Eleman bana magnum ısmarladı, öğrendim ki Giray ile Onur’un ne şerefi kalmış ne haysiyeti.. Kabahat ne? Adam gibi oynamak.. Timsah yürüyüşü detayını öğrendim de sinirim yerini tebessüme bıraktı.

Burak Yılmaz

Devamı var devamı..

2010-2011 sezonunun başını da Muğla’da izledim.. Fenerbahçe’yi Avni Aker’e gömdüğümüz anlarda ben yine yüzlerce Fenerbahçeli içinde tektim. Liverpool maçını izlemek için nöbetçi komutana tantuni ısmarladım. Ben uçaktayken ilk şoku yaşadık.. Bindiğimde 1-0 öndeydik, indiğimde benim askerlik de bitmişti Trabzonspor-Manisa maçı da.. Ama şiir gibi oynuyorduk şiir. Herkes bambaşkaydı.. İkinci devrede futbol olarak düşsek de puan açısından ilk yarı ile paralel bir performans göstersek de, 18 maçta 17 galibiyet alan Fenerbahçe şampiyon olmuştu. Taa ki 3 Temmuz sabahına kadar.. Üç sezon üst üste şampiyonluk sözü veren malum kişi takımının gübresiz-mamasız bu Trabzonspor’u geçemeyeceğini devre arası olmadan anlamış, devre arasında devlet ormanının göbeğine diktiği tesislerin açılışında Türk Futbolu’nun alayına gerekli atarı yapmıştı. Hem de yanında TFF Başkanı varken! Biz nerden bilelim ikisi arasındaki özel telefon konuşmalarında kulüp başkanı olanın diğerine hitap şeklinin küfürden ibaret olduğunu? Olgun Peker’in soruşturulduğu dosya şans eseri buralara gelmiş ve her şey apaçık ortaya çıkmıştı.. Bizi puan olarak hiç geçemeden şampiyonluk turu atanlar, Metris Cezaevinin önünde protesto turları atarken, bir avuç aklı başında Fenerbahçeli ağza alınmayacak hakaretler savuruyordu takımlarını bu hale getirenlere.. Öyle ya da böyle 2010-2011 sezonu bütün Fenerbahçeliler ve Bağdat Caddesi civarındaki psikologlar için unutulmayacak bir dönemdi.

Şike Gözaltıları

Sonuç olarak, taraftarımızın bir kısmında gördüğüm ümitsizliğe ve psikolojik duruma anlam veremiyorum. 5-6 maçtır kazanamıyor olabiliriz. Kalleşçe bir kırmızı kart ile atılan oyuncumuz kahpece başka bir kararla bu maçın dışında bırakılmış da olabilir. Tek gerçek var ki, Trabzonsporlu herhangi 11 kişi saat 19.00’da sahaya çıktığında oradaki 55.000 kişinin psikolojisi değişik bir hale bürünecek.. Küfür edecekler, sinirden titreyecekler, Burak’ın ortayla karışık şutunu, Colman’ın Urfa’daki çalımlarını, Şenol Hoca’nın “Parayla yapılamayanı emeğimizle yaptık!” açıklamasını hatırlayacaklar. Titreyecekler.

Biz Trabzonsporuz…
Çıktığımız her maçın favorisi biziz.

Bir Yorum Yazın