CANIN SAĞOLSUN OLCAN

Sözlükte de yazdığım üzere, ancak ertesi gününde “canın sağolsun be Olcan” diyebildim ama gerçekten canın sağolsun Olcan, tüm takımın canı sağolsun…

Dün oynanan Fenerbahçe Trabzonspor başlığına yazdığım yazıdan kopyalayarak gideyim gene. Tamam, hadi Onur yan toplarda biraz zorlansa da kalede Tolga Zengin‘i aratmıyor, cidden güven veriyor muazzam konsantrasyonu ile, o yüzden Tolga’nın sakatlığını saymayayım; ama Trabzonspor’da defansta en önemli isim Giray Kaçar yok, sağ bekte Serkan daha yeni iyileşmiş ama ilk onbirde yok, orta sahada bu sene banko oynayacakları düşünülen en önemli iki isim Soner Aydoğdu ve Colman yok, sağ açıkta Volkan Şen yok, sol açıkta Olcan Adın uzun bir sakatlık dönemi sonrası ilk maçına çıkmış, yeni toparlanıyor, topa vuracak dermanı yok, ama ötesinde Trabzonspor’da forvet yok. Artık kadroda olduğunu bile unuttuğumuz müzmin sakat Vittek artık dönse bile sakatlığından bu kadroda forma bulabilir mi yabancı kısıtından bilemiyorum. Takımın tecrübeli ismi Halil Altıntop iyi bir sistem oyuncusu ama ileride tek başına oynayacak, rakibi yıpratacak bir forvet değil. Marc Janko hem yeni, hem de maç öncesi hafif bir sakatlığı varmış, dolayısı ile neden sahada değildi diye düşünmeye de gerek yok.

Sonuçta yok’un var’dan çok olduğunu düşündüğüm bir maçtı. Evet, bu kadar sakat varken, bu şartlarda maçtan önce bana Kadıköy’de 1 puan deseydiniz, çoğu taraftar gibi belki hemen kabul ederdim. Ama maçı seyredince kaçan 2 puana üzülüyorum. Ötesinde Fener’i yenme zevkine bu kadar yakınken kaçırdığımıza üzülüyorum.

Aykut Kocaman ve benzeri düşünce yapısıyla maçı seyreden bir kısım hariç, kim seyretse “bu maçta galibiyeti kaçıran taraf Trabzonspor olmuştur” der. Fenerbahçe bir kaç pozisyon hariç maçın büyük bir bölümünde Trabzonspor kalesine inemedi bile. Burada insan acaba Fenerbahçe’de oyuncular bu kadar mı kötü ve kondisyonsuz? Yoksa cidden oyuncular ve teknik kadro arasında bir problem mi var dışa yansımayan diye düşünüyor haliyle. Gerçi onu Fenerliler düşünsün, ben neredeyse 10’a yakın eksikle bile sahada kötü durmadığımızı gördükten sonra, ligin ilerleyen haftalarında eksiklerimizi tamamlayıp iyi bir sezon geçireceğimizi düşünüyorum. Uzun zaman boyunca verim alamadığımız Marek Sapara bir şekilde artık takıma oturmuş, dün gece maçın yıldızı idi. Ben kendisinden geçen sene Antep’e kiralık gönderilmeden önce seyrettiğim bir Sivas maçında vazgeçmiştim, ruhsuz, güçsüz, ayakta duramıyordu. Hatta o kadar kötüydü ki en sonunda da yoğun maç trafiğine ve kısıtlı kadroya rağmen Şenol Hoca dayanamayıp oyundan almıştı. Biraz geç oldu ama bir şekilde oldu sanki. Hazırlık maçlarından beri iyi gidiyor, böyle devam ederse bu takımda sakatlar düzelince dahi banko oynar, hatta belki de Colman giderse, Zokora ve Soner ile yeni bir üçlü olurlar kim bilir. Colman’ın ne olacağı meçhul, bir çok farklı iddialar var ama gönülden ırak gözden ırak misali, sanırım çoğu taraftar arasında gözden düşmeye başladı bile.

Dün takıma henüz bu sene katılmış bir genç oyuncu olarak ben Yasin‘i beğendim, bir kaç pozisyonda iyi paslar, akıllı verkaçlar yaptı. O verkaçlar arkasında da iyi sarktı defansın arkasına. Geçen haftalarda çok tepki alan Henrique oyuna girdikten sonra çok kötü değildi, hatta direkten dönen top gol olsa şimdi Trabzon’a omuzlarda gidiyordu. Bir kaç gol atsa, kendine güveni gelse farklı bir tarzı var. Emerson için yorum yapmak zor, daha henüz iki hafta oldu takıma katılalı. Biraz donuk duruyor sanki sahada, ama Benfica’da bir sezon boyunca tüm maçlarda oynamış biri bu takımda da oynar, oynamalı da; umarım takıma ve şehire çabuk alışır. Sonuçta katılmasam da bir takım taraftarlarca yeni oyunculara kolay kolay şans vermemekle eleştirilen Şenol Hoca güvenip forma verdiyse bir bildiği vardır elbet. Sol Bamba için biraz Leicester City forumlarına bakmıştım, yavaş yavaş anlıyorum neden bu kadar sevildiğini ama neden de vazgeçilebildiğini. Birisi “çok seviyoruz ama o varken premier league imkansız gibi” bir cümle kullanmıştı, adam Servet Çetin tarzında yüreğiyle oynayan, iri kıyım ama ağır bir defans oyuncusu. Hele ileri çıkışları bana direkt Servet’i hatırlatıyor, ittire kaktıra topu önünde tutuşu ile. Çok iyi değil, İngiliz ligi için yavaş ama bence bu ligde şampiyon olmak için yeterli, ötesinde yürekli. Celustka için de bir kaç şey söylemek istiyorum. o da çok hızlı değil ama bizim taraftar arasında birilerinin konuştuğu gibi bunun gibi 100 tane adam bulurum Yavuz Selim’de tarzı bir adam hiç değil. yaş ve maliyeti de düşünülürse kesinlikle kalmalı, hatta genç Zeki Yavru‘nun önünü kesmesini istemem ama artık Serkan Balcı’yı emekli etmeli. Hep güçsüzlüğü ve mücadele etmemesi ile eleştirdiğim Alanzinho dün güçlü idi, kaç kere top çaldığını saymadım ama belki bir sezonda çalmadığı topu çaldı bu maçta açıkçası beni çok şaşırttı. Hani sanki bu maçta özellikle bir şeyler kanıtlamak ister gibiydi. Mustafa Yumlu bir kaç pozisyon harici iyi idi, Zokora ve Halil topu bilen, takımdaki en tecrübeli oyuncular olarak mücadeleleri ile belki de Fenerbahçe orta sahasını oyunun büyük bir bölümünde sahadan silen isimlerdi. Son olarak; bizim açımızdan maçın en çok konuşulan adamı Olcan‘ın kaçırdığı gollerden çok, uzun bir süre sonra sahada bu kadar istekli olması ile konuşulmalı bence. Böyle oynasın, biraz güçlendikten sonra bu taraftara ve takıma vereceği çok şey var.

Evet, iyi yönleriyle bakmaya çalıştım dün akşama, madem o kadar iyiydi herşey, neden kazanamadık diyebilirsiniz. Tamam tabii ki çok iyi değildi ama dün takım olarak bunca eksiğe rağmen kötü değildi Trabzonspor’um. Ötesinde maç çok zevkli ve tempolu da değildi ama sanırım bunun altında Trabzonspor’un ve Şenol Hoca’nın eksikliklerinin bilinci ile önce rakibi oynatmamak, daha sonra ise oyunun hakimiyetini ele geçirme isteğini vardı. Hatta Fenerbahçe’nin direnç gösteremediği ve kısmen iyi oynadığımız, hızlı hücuma çıktığımız anlardan birinde bir gol bulsak kazanabilir, biraz erken bulsak farka bile gidebilirdik böyle bir rakiple, lakin sonuçta tabelaya yansıtamayıp, rakibi yenemedikten sonra ne desen nafile, ama dedim ya, Feneri evinde böyle yakalamışken bir güzel yenmek lazımdı diye de üzülmüyor değil insan. Öte yandan, maçı izleyen çoğu rakip takım taraftarının da itiraf etmese dahi bu skora şükredip, yenilmediğine sevindiğini düşünüyorum, fakat tersi de olabilirdi ve böyle net goller kaçırdığımız bir maçta bir kaza golü ile biz de yenilebilirdik. Hani futbol bu, çok yaşanan bir şeydir, iyi oynayıp kaybetmek de var ve bilhassa Fener’e karşı böyle olsaydı, diğerlerini bilmem ama hala 2010 sezonunun kupasının tartışıldığı bir ortamda bana bir Trabzonspor taraftarı olarak ağır gelirdi, belki de buna şükretmek lazım…

Ayrıca teşekkür de etmek lazım, bunca olumsuzluğa rağmen hala mücadelesinden vazgeçmeyen ve hala 2010-2011 sezonu şampiyonu Trabzonspor diyerek takımı İstanbul Atatürk havaalanında bir şampiyon gibi karşılayan taraftarımıza ve hepsinin ötesinde asıl teşekkürlerim Şenol Güneş Hoca ve başta Olcan olmak üzere dün sahaya çıkan ve hatta çıkamadığı için üzülen tüm oyuncularımıza. Kolay değil, zor günler geçiriyoruz her anlamda, taraftar grupları bile bu kadar karışmışken, Türkiye’de TFF dahil tüm kurumlarda Trabzonspor adeta ötekileştirilmiş ve bilhassa kim olduğu iyi bilinen İstanbul Takımlarının kalemi olmuş spor basınınca içeri her fırsatta her türlü nifak sokulmaya çalışılınırken hala dik oynayan tüm camiamıza teşekkürler.

Bir Yorum Yazın