BULUNMAZ UŞAK

Bulunmaz Uşak – 1976

Uşak derken yanlış anlaşılmasın: Meşhur romandaki ya da Türk filmindeki anlamında değil. Trabzon ağzında yaygın olan anlamıyla “uşak” buradaki. Yani genç, delikanlı anlamında. Ne de olsa Trabzonspor bloguyuz. O kadar şive, ağız sapması olacak.

Konumuz ise tabii ki Aykut Kocaman. Ve, Aykut Kocaman’ın istifasını kabul etmemekte Fenerbahçe yönetiminin ne kadar haklı olduğu, ne kadar isabetli davranmış olduğu.

Teknik direktörlük zor meslektir. Futbolcuların parasını yöneticiler temin eder. Futbolculara manevi desteği taraftar verir. Teknik direktör ise bu desteklerin hiçbirini veren kişi olmadığı halde takımı o yönetir, denetler, çalıştırır, dinlendirir, disipline eder. Takımın tüm  sorumluluğuna ve yetkisine sahip olan odur. Bunu yapabilmesi için de teknik direktörün kendini herkese kabul ettirecek kadar büyük yeteneği ve kişiliği olması gerekir. Kendini kimseye ezdirmeyecek kadar haysiyetli ve kendi çizdiği rotayı herkese takdir ettirecek kadar becekli olmazsa mesleğini başarıyla ve layıkıyla yerine getiremez.

Bu bilgiler ışığında Aykut Kocaman’ın Türk hatta dünya futbolu için gerçekten çok büyük bir değer olduğunu görüyoruz.

Gerek tapelerle, gerek etik kurulu raporlarıyla ve gerekse mahkeme incelemesi sayesinde 2010-11 sezonundaki olguların büyük bir kısmı aydınlandı. Mahkemenin de açıkça tespit ettiği üzere Aykut Kocaman bu kirliliğin hiçbir aşamasında işlev sahibi olmamıştır. Kendi yöneticiliğiyle, teknik adamlığıyla, taktiğiyle kazanıldığını sandığı maçların arkasında şikeler, danışıklı oynayan rakip futbolcular olduğundan zerre kadar haberi olmamıştır. Maçlardaki başarılarda danışıklı oynayan rakip futbolcuların, mafyayla çete kurmuş yöneticilerin bastığı hakem odalarının payı varsa bile Aykut hocanın bu konuda üzülmesine gerek yok. O, tüm bunlardan habersiz bir şekilde kurduğu takımın, işlettiği sistemin tıkır tıkır işlemesiyle, özellikle ligin ikinci yarısında 17’de 16 yapıp harikalar yaratmakla göğsünü gere gere dolaşırken arkasından böyle işler çevrildiğini bilmiyor diye suçlu durumuna düşmez. Belki kendini “aldatılmış” hissedebilir ama asıl altını çizmek istediğim mesele de zaten bu.

Aykut Kocaman o sezonda yakaladığı “efsanevi” başarının ardında neler olduğunu öğrendikten sonra dahi başkanını, takımını bırakmamış, sadakatle takımına hizmet etmeye devam etmiştir. Asla kişiliğinin, karakterinin ezildiğini, saf yerine konduğunu düşünmemiştir. Onu bu pozisyona düşüren, suçları mahkeme kararıyla sabit yöneticilere sitem etmek aklından bile geçmemiştir. Helikopter ihalesi, cemaat, AKP, UEFA, Galatasaray,  Trabzonspor ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nin kurduğu komploya karşı şerefle, onurla mücadele etmesini bilmiştir. Emin olsun, tarih onun bu duruşunu aynen böyle yazacaktır.

İşte böyle zorlu bir sınavdan geçmiş, hem kapasitesini ve karakterini hem de kulübe olan bağlılığını bu kadar net bir şekilde tescil etmiş bir teknik direktör kolay bulunur mu? Böyle “sağlam” bir teknik direktör için ben olsam Alex de Souza’yı bile gözümü kırpmadan feda ederdim. Üç puanın lafı mı olur? Böyle uşak bırakılır mı? Fenerbahçe yönetiminin istifayı ret kararını %100 destekliyorum.

Aykut-Aziz çiftine ebedi saadet dileriz

Bir Yorum Yazın